Gönül Gözüyle Gören Âşık

Fehmi der ki yaram derin elleme

Yamacımda durup zülfün telleme

Sen bizi bu kadar cahil belleme

Dilimizde sohbet de var söz de var

İhmale uğramak âşıkların kaderi olsa gerek. Fehmi Gür de sağlığında ihmale uğrayıp gerektiği gibi değer verilmeyen nice âşıklarımızdan biridir.

Hayatta iken; Veysel misali, Ahmet Kutsi Tecer gibi biri ile karşılaşma fırsatı olsa idi herhalde ikinci bir Veysel de Fehmi Gür olurdu. Şiirlerinin sadece Arapgir Postası gibi mahalli bir gazetede yayımlanması da gereğince tanınmasına yetmemiştir.

Şemsi Belli'nin 13 Eylül 1957'de Arapgir Postası'nda yazdığı bir yazıda belirttiği gibi "Fehmi Gür'ün kaderi Arapgir'in kaderiyle sıkı sıkıya ilgilidir. Eğer bu küçük kasabanın hudutlarından dışarı çıkma imkânını bulsaydı, eğer o, kaderin kapattığı gözlerini daha geniş ufuklara çevirebilseydi, kendisini geniş kitlelere kabul ettirmesi hiç de güç olmayacaktı. Fakat ne yazık ki, bu içli halk şairimiz bir ipekböceği tevekkülü içinde kendi kozasına çekilmiş kalmıştır."

Çevresinin gözü, kulağı, kalbi ve dili olabilen Aşık Fehmi Gür, 1914'te Arapgir ilçesi Bostancık köyünde dünyaya gelmiştir. Bir şiirinde:

Üç yaşımda felek aldı gözümü,

Dünyaya hasretim o günden beri,

dizeleriyle dile getirdiğine göre O da Aşık Veysel gibi üç yaşında geçirdiği çiçek hastalığından dolayı dünyaya gözlerini kapamış, dünyayı dünya nimetlerini gönül gözü ile görmeye başlamıştır.

Dört kardeş içinde kadersiz çıktım

Ne duruldum ne de bulanık aktım

Yaşın elli sekiz cefalar çektim

Şu fani dünyadan doy Fehmi Fehmi

diyen âşığın çocukluğu köy odalarında okunan kitapları masal ve halk hikayeleri ile yapılan sohbetleri dinleyerek, köye gelen gezgin aşıkların saz ve sözlerine kulak vererek geçmiş; küçük yaşta gelip yerleştiği Arapgir kahveleri de dünyaya açılan tek penceresi olmuştur.

Aşıklar, yüzyıllardır sayısız medeniyete beşiklik eden Anadolu'nun sesi, soluğu, dili olmuşlar, hüznü, sevgiyi, merhameti en güzel biçimde dillendirmişlerdir. Bu yeteneği elde edene kadar da âşıklık gelenekleri dediğimiz önemli aşamalar geçirmişler, bir nevi haddeden geçmişlerdir.

Fehmi Gür, söyleyeceğini arı, duru, ve çoğu kez de:

Dirliksiz zevceye düşerse kişi

Her iki cihanda müşküldür işi

biçiminde kendine özgü yöresel bir söyleyişle ortaya koymuştur. Doğal söylemi gereği:

Ateş düşmüş yüreğime yanarım

Ele gitti halâ benim sanarım

Şişte kebap döner gibi yanarım

Uzak düştüm gel demedi yar bana

dörtlüğünde olduğu gibi ortaya çıkan teşbih ve hüsn ü talil gibi söz sanatları ona özgünlük ve kişilik kazandırmıştır. Onun dili yaşayan Anadolu Türkçesidir. Fehmi Gür'ün doğaçlama söylerken hiçbir sıkıntı çekmemesi, akıcı bir şiir diline sahip olması, âşıklıktaki ustalığının önemli bir yönünü oluşturmaktadır. Bütün şiirlerini ezbere bilen Fehmi Gür'ün çok kuvvetli bir hafızaya sahip olduğu onu yakından tanıyanlar tarafından belirtilmektedir.

Fehmi Gür'ün, her genç gibi 18 yaşına geldiğinde yüreğine bir kor düşer ve gönlünü Suriye adlı bir kıza kaptırır, fakat kızın ailesi engeline takılır. Evlenemez. Evlenemeyince de;

Fehmi der ki; felek bozdun arayı

Yüzerim deryada bulmam karayı

Boyuna çekerim ben bu yarayı

Ne ilaç kar eder ne derman gelsin

biçiminde duygularını içli dizelerde dillendirmiş;

Fehmi söyler sözlerini ezelden

Gönül vazgeçer mi böyle güzelden

Durmaz ah çekerim ne gelir elden

Bu derde çare yok ölmek görünür

biçimindeki dizelerle de ümitsizliğini sergilemiştir. Suriye ile ilgili sevda şiirlerini 96 sayfalık Fehmi ile Suriye isimli bir deftere yazdırmıştır. Defter 7 Mart 1982'de vefatından sonra Araştırmacı Yazar Ahmet Şentürk'e verilmiştir.

20 yaşında köyünden Arapgir ilçe merkezine gelip yerleşen Fehmi Gür bütün ömrünü Arapgir'de tamamlamış olmakla birlikte Malatya'nın tüm ilçe ve köylerini gezdikten sonra Elazığ, Gaziantep, Adıyaman, Kahraman Maraş, Mersin, Konya, Afyon, İzmir, Ankara, Kayseri, Sivas, Erzincan ve İstanbul'a gitmiş, buralarda âşıklık geleneğini elden geldiğince sürdürüp bir sayfalık destanlar yazarak pazarlarda, kahvelerde satıp geçimini sağlamaya çalışmıştır.

Suriye ile evlenemeyen Fehmi Gür 32 yaşına geldiğinde bir başkası ile evlenmiş ve Suriye'ye olan aşkına kül serpmeye çalışıp şiirlerinde değişik konuları işlemeye başlamıştır.

Yaşamı boyunca dört evlilik yaptığını:

Yaşım otuz iki dört nikâh gördüm,

Kader böyle imiş aman yâ Rabbi,

Mihnetler içinde günler geçirdim,

Kader böyle imiş aman yâ Rabbi.

biçiminde bir dörtlükte belirten Fehmi Gür, aşk ve sevda şiirlerinin dışında pek çok konuyu ustaca işlemiş, yaşadığı Arapgir ilçesinin de sorunlarının tercümanlığını yapmış 1962'de Arapgir'e gelen İsmet İnönü'ye ilçenin sorunlarını:

Ne bir fabrika var ne bir lise var

Ancak içimizde büyük tasa var

Issız mı kalacak bahçeler bağlar

Gonca güllerimiz soldu dediler

biçimindeki dizelerle dile getirmiştir.