Destan ruhunu yaşatan iki önemli eserle ilgili anılar demeti

Sakarya Savaşı ile ilgili dosyalarımı karıştırırken Ağustos 1973'te yazdığım ve unutmadığım anılarımdan ikisinin belgesi iki yazım geldi elime. Anılarım arasında özel yeri olan Fazıl Hüsnü Dağlarca ve Süreyya Şehidoğlu'nun ruhları şad olsun. Dağlarca ile ilgili bir anı... Fazıl Hüsnü Dağlarca ile İstanbul'da, kendi dükkânı Betik Kitabevi'nde buluşup sanattan, şiirden, edebiyattan, edebiyat dergilerinin durumundan söz ettik. Usta şair söz arasında "Malazgirt Ululaması" adlı bir yapıt hazırladığını söyledi. Malazgirt Ululaması üstüne dört soru yönelttim O'na. -Malazgirt Ululaması kaçıncı kitabınızdır -Bir ay önce "Kuş Ayak" adli kitabımı Milliyet Yayınlarına vermiştim. Kuş Ayak bir çocuk kitabı. Eylül başında yayınlanacak. Ona 35.kitap dersek Malazgirt Ululaması 36.olacak. -Malazgirt Ululaması' nda diğer yapıtlarınızdan ayrılan yan var mıdır -Bu büyük savaşın 900. yıldönümü için hazırlanmıştır. Bu kitabımın öbür destanlarımdan ayrılışı şuradadır. Olay daha şiirsel, daha soyut işlenmiştir. Yurt kavramının nedeni, kutsallığı belirtilmeye çalışılmıştır. -Sizce Malazgirt Savaşının 900. yıldönümünde neler yapılmalı idi -Çok şey yapılmalıydı. En az 25 yıl önce ilgililer kolları sıvamalıydı: Malazgirt' te görkemli bir "Malazgirt Kulesi" yapılmalıydı. Beş büyük ilimizde Malazgirt Anıtları yapılmalıydı. Destan, Heykel, Beste yarışmalarıyla; savaşın öncesi, oluşu ve sonrası üzerine bilimsel araştırılmalar yazdırılarak gözler önüne serilmeliydi. Televizyonla, filmlerle tüm yurda, yeryüzüne ulaştırılmalıydı yapılanlar. Ben bu denize ancak bir damla katabilirdim; onu da kattım. -Destanlarınızla ne vermek istiyorsunuz okura -Şunu: Çok geç kalmış ulusal bilincin bütün yüreklerde yaşamasını sağlamak; yaptığımız, ettiğimiz her işte "YURT İÇİN" anlamını yaratmak. Bu yanıtlardan sonra, savaşın en önemli bölümünü anlatan şiiri sordum Dağlarca' ya. Ve okudu savaşın en önemli bölümünü anlatan şiiri: En uzun türküyü duymak... Savaş sığmadı dile Bu şiir 1973 yılına dek duyduğum tek dizeli şiirdi. Ve Sakarya'da Öldük Üstüne.... Destan yazmak yürekli, soluklu şair işidir. Binlerce şairimiz bulunmasına karşın bu işin üstesinden Cahit Külebi, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Gülten Akın gibi birkaç ünlü şairimiz gelebilmiştir. Bunların dışında güçlü destan okuyamamıştık o yıllar. Bu yönden doyurdu "Ve Sakarya'da Öldük" adlı yapıtı Süreyya Şehidoğlu'nun. Güçlü bir anlatımı, soluklu bir söyleyişi var Şehidoğlu'nun. "Bir kamış vınlamasıyla gerildik yel gibi Çok çok kümelenmiş bir tığdı avucumuzda ak Bir hırçın avrat öfkesiydi şarapnellerin sızısı Arpa kavurgası yiyeceğimi suyla yudumlayarak" dizeleri Kurtuluş Savaşı'mızın en canlı görünümünü örneksiyor. "Bir hırçın avrat öfkesiydi şarapnellerin sızısı" dizesi ise şairin şiire yatkınlığını ve bu işe yıllarını vermiş bir kişi olduğunun simgesini gösteriyor bizlere. Şiiri iyi bitirmek ayrı bir meziyettir şairde; her şair iyi bitiremez şiiri. Ustalık ister bu iş. "Biz ki ölmeğe koşardık bu yılın kışında Ardında tozan, izsiz ayakların" "Yaylanıp bin yaylanıp ta atacaktım gülleri ağam Başucuna Ankara'nın başucuna sapasağlam" "Kan o yöne giderdi yelesinde Kırık kaburgasını Mustafa Kemal'in yuyarak" dizeleri şiirin tadını dudaklarımızda bırakan bize gerçek şiiri sezdiren