Dayanışmanın, birliğin, güzelliğin eşliğinde 1 Mayıs şenlik olsun

Bugün ülkemizin kalkınması için alın teriyle helal kazancının arayışında olan milyonlarca işçinin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü.

Kayıtlara göre, 1880'li yıllar, ağırlıklı olarak kol emeğinin kullanıldığı ve çalışma koşullarının çok kötü olduğu yıllardır. Küçük çocukların karın tokluğuna çalıştırılması ve 14- 15 saate kadar çalışma söz konusudur.

1 Mayıs 1886'da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bırakıp hak ve emekleri için direnmeleri sonucu tüm dünyada 1886 yılından beri kutlanan; ülkemizde ilk kez Osmanlı döneminde 1905 yılında İzmir'de kutlanan, İstanbul'da ilk kez 1910'da kutlama etkinlikleri yapılan, 1921'in 1 Mayıs'ında İstanbul'un hemen tüm işçileri, özellikle Şirketi Hayriye, Seyrü Sefain, Haliç İdaresi ve Tramvay şirketi çalışanlarınca coşkuyla kutlanan, 1923'te resmîyet kazanan, 2008'de "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kutlanması kabul edilen, 22 Nisan 2009'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yasalaşarak resmi tatil ilan edilen 1 Mayıs, devletimizin tüm çalışanlara takındığı bu olumlu tavır, işçilerin ve çalışanların sağ duyulu katkılarıyla daha da anlam kazanmıştır.

Tüm ülkelerde kutlanan işçi bayramı, dayanışma esasıyla bütün işçilerin ortak anma günü ilan edilmiştir. İşveren kesimi ile oluşturulan karşılıklı iş birliği, özveri ve samimi yaklaşımlar sayesinde ülkemiz, ekonomik ve sosyal kalkınma hamlelerini kısa sürede tamamlamış, büyük ve güçlü Türkiye hedefine emin adımlarla ilerlemiş olacaktır.

Ülkelerin gelişmesinde ve kalkınmasında işçi ve emekçilerin katkıları çok büyüktür. Kültürümüzde alın teri kutsal sayılmış ve emeğe verilen değer her zaman önemsenmiştir. Bu nedenle de 1 Mayıs, anlamına yakışır bir şekilde bayram havasında geçmelidir düşüncesi ne yazık ki egemen güçler tarafından pek önemsenmemiş ve işçi eylemleri yasaklarla engellenmiştir.

1935 yılında 1 Mayıs, "Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun" adıyla çıkarılan düzenleme ile "Bahar ve Çiçek Bayramı" olarak genel tatil günlerine dahil edilmiştir.

27 Mayıs 1960'tan sonra da "yasaklar" yaşanmış, Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt Kanunu'nun kabul tarihi olan 24 Temmuz işçi sınıfına 1 Mayıs'ın yerine bayram olarak dayatılmış, ancak bu girişimlerin hepsi, kararlı mücadeleler sonucu geri dönmüştür.

1979 yılında 1 Mayıs kutlamaları yasaklanmış, 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle yönetime el koyan Millî Güvenlik Konseyi tarafından tüm gösteri yürüyüşleri ve mitinglerle birlikte 1 Mayıs kutlamaları da yasaklanmış ve ayrıca "Bahar ve Çiçek Bayramı" adıyla resmi tatil günü olmaktan da çıkarılmıştır.

12 Eylül sonrasında ilk yasal 1 Mayıs gösterisi 1988 yılında gerçekleştirilmiştir. Türkiye'de 1990'lı yıllardan başlayarak 1 Mayıs'ın işçilerin bayramı, uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olduğu fikri kabul görmüştür.

Toplumun farklı kesimlerinin çalışma ve yaşama koşullarını iyileştirme taleplerini işverene ve siyasî iktidara yansıtması demokrasinin bir gereğidir. İşçi sınıfının daha iyi yaşama mücadelesinin bir parçası olan 1 Mayıs, tüm dünyada sınıf hareketlerini, kazanılmış hakları ve örgütlü olmayı temsil etmektedir.

Uluslararası emek ve işçi hareketine dikkat çekmek amacıyla kutlanan 1 Mayıs dünya genelinde kutlanır. Bu önemli günü kutlayan ülkeler arasında Kuzey Kore, Çin, Bolivya, Nepal, Venezuela, Küba, Laos, Vietnam, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, Vatikan, Avusturya, Slovenya, Sırbistan, Peru, Paraguay, Yemen, Tayvan, Güney Kore, Kongo Cumhuriyeti, Bosna Hersek, Kırgızistan, Cezayir, Mozambik gibi ülkeler yer alır. Bu gibi ülkelerde bayram; işçi, emek ya da 1 Mayıs bayramı gibi farklı adlarla anılır.

Kişiler; cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, medeni hâl, sağlık durumu ve engellilik gibi nedeniyle ayrımcılığa uğrayabilmekte, ayrımcılık hem işe alım sürecinde hem de iş ilişkisinde meydana gelebilmektedir. Bu durum ayrımcılığa uğrayan kişiler üzerinde maddi ve manevi olarak yıkıcı sonuçlar doğurmasının yanı sıra çalışma barışının bozulmasına da neden olmaktadır.

Çalışma yaşamında insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, ekonomik ve sosyal gelişme açısından vazgeçilmezdir. Bu kapsamda işçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ayrımcılığın önlenmesi ve eşitliğin sağlanmasına yönelik birlik ve beraberlik çok önem arz etmektedir.