Balkanlardaki Anadolu

Balkanlarda asırlardır süren birlikteliklerden kültürel anlamda bir Balkanlılık ruhu doğmuştur. Bu ruhun oluşmasında Anadolu'dan gelen Yörük-Türkmen gruplarının payı büyüktür. Anadolu'dan taşınan kültürel değerlerin bölge halkları arasında paylaşıldığı ve önemli ölçüde karşılıklı etkileşim yarattığı da bilinen bir gerçektir.

Batı Rodoplar-Karasu Vadisi önemli tarihi ve kültürel olayların yaşandığı bir alandır. Buralar, Anadolu'dan getirilen Yörük-Türkmen gruplarının yoğun yerleşim yerleridir.

Değerli dostum Edebiyat Öğretmeni Necil Şükrü Aydın'ın köklerini arayan yazar kimliğiyle kaleme aldığı iki önemli eseri 'Balkanlardaki Anadolu-Fustana ve Çevresi' ile 'Karasu'nun Sesi Mesta Karasu Vadisi Sözlü Kültürü'adlı eserleri Balkanlar'daki Anadolu'yu bir kez daha gezdirdi bana.

Şükrü Aydın'ın; "Rodoplara uzanan 'Yörük Yolu' bana büyük heyecan vermişti. Sanki Saruhan Yörükleri Yuntlar'dan, Aydın Yörükleri Bozdağ'dan koşup gelmiş gibiydi" deyişi ayrıca "Çardaklı evleri, Beylik Evi, Fustana'nın Şah Dede'si tam anlamıyla Anadolu'dan gelenlerin buralarını 'Uç merkez' olarak kullandıklarının resmiydi." İfadesi üç yıl önce Kosova'da Prizren ve Mamuşa'ya gittiğimde duyduğum duygularla bire bir örtüşüyordu. Mamuşa'da Saat Kulesi, Zile Saat Kulesini, Prizren Cumbalı evlerinin Tokat Beş Konaklarını anımsattığı gibi Fustana'nın Şah Dede'si de Zile'nin Şeyh Nusrettin Türbesi'ni anımsatmıştır.

Türk kültür tarihi yönünden Balkanları yurt tutan halklar arasında Türk asıllı topluluklarla akraba oldukları ileri sürülen Gagauzlar'ın, Macarlar'ın (Hunlar'ın), Kumanlar'ın ve Bulgarlar'ın özel bir yeri vardır. Varna-Şumnu arasında 679'da kurulan Tuna-Bulgar Türk Devleti Türk Bulgar birlikteliği açısından büyük önem taşır. Türk ve Bulgar toplumlarının kültüründe Kayı (IYI) tamgası dikkate değer bir işarettir.

Kayılar'dan bir grup Urfa taraflarından gelip Bursa, Çanakkale, Keşan, Kavala yolu ile Karasu Vadisi ve Vardar ovasına yerleşip Fustana çevresinde Türk kimliğini perçinlerlerdir.

Atatürk'ün 26.08.1931'de Hakimiyet-i Milliye'de çıkan bir beyanatında: "Karadeniz'in kuzey ve güney yollarıyla, binlerce yıldır deniz dalgaları gibi birbiri ardınca gelip Balaklar'da yerleşmiş olan insan kitleleri, başka başka adlar taşımış olmalarına rağmen gerçekte bir tek beşikten çıkan ve damarlarında aynı kan dolaşan kardeş kavimlerden başka bir şey değildir." deyişi; Bulgar tarihçi Prof. Dr. Stoyan Dinkov'un: "Biz Türkler ile neden ayrı düşelim Bizim tarihimizdeki tüm bulgular bizim de Türk asıllı olduğumuzu gösteriyor." ifadesi yabana atılacak bir görüş değildir. Zaten Bulgar Dili Türk lehçelerinden Çuvaşça içinde yer almaktadır.

Göktürk Devleti yıkılınca Orta Asya'dan gelip Volga ve Ural Nehri arasına yerleşen göçebe Türk halkı Peçenekler'in ve Kuman Türkleri'nin 1048'de Bulgarlarla birleşerek Bulgar devletini kurmaları Türk Bulgar birlikteliğinin en güçlü delilidir.

Osmanlı'nın Rodoplar'a ilk resmi iskân uygulaması 1385 yılındadır. Bu tarihte Akhisar Saruhanlı ile Manisa'nın çeşitli ilçelerinden on binlerce Yörük Rodoplar'a gönderilip

Dimetoka, Gümülcine, İskeçe, Kavala, Drama, Demirhisar, Filibe, Hasköy, Harmanlı civarına iskân edilmişlerdir. Rodoplu Pomak kızlarının giyim kuşamları Anadolu'dan getirilen Yörük Türkmen grupları ile akraba olduklarının en güzel göstergesidir.

Kayılar'ın dışında Balkanlar'a yerleştirilen Türk boyları arasında Karakeçilü, Karacalu, Oğulbeylü, Akbaşlı, Ahmedlü, Çavdarlu, Karamanlı, Kondulu gibi çeşitli Yörük kabileleri sayılabilir. Rodop'taki tüm Yörüklere Fatih Sultan Mehmet tarafından çıkarılan kanunname ile "Evlâdı Fatihan" sıfatı verilmiş ve Yörükler imtiyazlı duruma getirilmiştir.

1526'da kazanılan Mohaç zaferiyle Balkanlar'da kesin ve mutlak Türk egemenliği başlamış Anadolu'dan seçme aileler Batı Trakya, Bulgaristan, Makedonya, Eski Yugoslavya ve Romanya'ya yerleştirilmiştir.

Anadolu'da geniş bir coğrafyaya yayılan Avşar boyunun Karamanlı kolundan Karamanoğulları Osmanlı tarafından Balkanlar'a; öncelikle Batı Trakya, Karasu Vadisi ve Rodoplar'a yerleştirilmişlerdir. Gelenek, görenek ve kültürel değerlerini korumaya özen gösteren, 1878'de Yeşilköy Antlaşması'yla Bulgaristan sınırları içinde kalan Türkler, her dönemde siyasi, ekonomik ve kültürel engellerle karşılaşmış, her zorluğa karşın yaşamı, mimarisi, kültürü, folkloru giyim kuşamı ve gelenek görenekleriyle Anadolu yaşantısının kopyası olarak varlığını yaşatmıştır.

N. Şükrü Aydın'ın Balkanlardaki Anadolu: Fustana ve Çevresi adlı kitabın "Fustana ve Çevresinde Kültürel Yapı" bölümünü incelediğimizde sanki Anadolu'da bir kent kültürü üzerine yazılmış bir kitabı inceler gibi olmaktayız.