Ağustos ayının son günleri, Anadolu mutfağı için bir dönüm noktasıdır. Yazın bereketi yavaş yavaş azalırken, kış hazırlıkları başlar. Bu dönem, yalnızca tarlada ya da bağda yapılan çalışmalarla sınırlı değildir; mutfaklarımızın da ritmi değişir. Sofralar, yazın tazeliğini kışın soğuk günlerine taşımak için hazırlıklarla dolup taşar. En çok hatırladığımız geleneklerden biri bağ bozumu… Üzümler toplanır, kimi şıra olur, kimi pekmez, kimi sirkeye dönüşür. Sofralarımızdaki çeşitliliğin ardındaki en önemli sır budur. Hiçbir ürün israf edilmez, her şey farklı bir formda değerlendirilir. Bir avuç üzümün bile sofraya nasıl zenginlik kattığını düşündüğümüzde, gastronomimizin köklerindeki ustalığı bir kez daha görürüz. Aynı günlerde incir, dallarından toplanır. Tazesiyle kurusu arasında bambaşka lezzetler barındıran incir, Anadolu sofralarının en kıymetli meyvelerindendir. Kurutulmuş incirler kış boyunca tatlıların, dolmaların ve atıştırmalıkların başrolünü üstlenir. Taze incirin kısa süren mevsimi ise sofralara yazın son hediyesi gibidir. Domates, biber, patlıcan… Hepsi taze halleriyle sofralarda yer alırken, bir yandan da kış için kavanozlara girer. Salçalar kaynatılır, turşular kurulur, reçeller hazırlanır. Anadolu'da bu telaşın adı; kışa hazırlıktır ama aslında bir kültür aktarımıdır. Her kavanoz, geçmişten bugüne taşınan geleneklerin, sabrın ve emeğin bir simgesidir. Bu hazırlıkların gastronomideki önemi sadece lezzetle sınırlı değildir. Aynı zamanda sürdürülebilirliğin en köklü örneğini oluşturur. Atalarımız hiçbir şeyi ziyan etmeden, her mevsimin bereketini farklı bir forma dönüştürerek gelecek aylara taşımayı bilmişlerdir. Bugün modern mutfaklarda konuştuğumuz sıfır atık ya da doğal beslenme gibi kavramlar, aslında Anadolu'nun mutfak kültüründe yüzyıllardır var olan uygulamalardır. Ağustos'un yazdan kışa geçişe işaret eden bu son günlerinde, sofralarımızın bu çok katmanlı zenginliğini yeniden hatırlamak gerekir. Çünkü gastronomi yalnızca bugünün tabağında değil, yarının kavanozunda, kurutulmuş meyvesinde, kaynatılmış sosunda da gizlidir. Belki de bu yüzden Anadolu mutfağı sadece bir lezzetler bütünü değil; aynı zamanda zamanı saklamanın en güzel yoludur. Yazın tadını kışa taşımak, sofralarımızı mevsimlerin ötesinde birleştiren en değerli alışkanlıklarımızdan biridir.