Bir metro hikâyesi

Margaret McCollum, 2012 yılının 1 Kasım günü, Londra metrosunun Kuzey hattı "(Northern Line) üzerindeki kalabalık istasyonlardan Embankment'a geldi. Trenden indi, indiği gibi dışarı çıkmak için merdivenlere hücum eden kalabalığın aksine, çoğu zaman yaptığı gibi ters tarafa yürüdü, bir banka oturdu ve beklemeye başladı. Gitmesi gereken bir yer yoktu. Olmak istediği yerdeydi.

Tren hareket etmeden, kapıların kapanmasından hemen önce o anons istasyonun duvarlarında yankılandı: "Lütfen tren ve istasyon arasındaki boşluğa dikkat edin". İngilizcesiyle "Mind the gap!"

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Margaret'in yüzünden karanlık bir bulut geçti. Sağa sola baktı. Kulaklarına inanamadı. Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu. Hemen toparlandı, 65 yaşındaki bir insan ne kadar hızlı olabilirse o kadar hızlı bir şekilde merdivenleri çıktı, metronun sokağa bağlandığı yola açılan turnikelere geldi ve görevlinin yakasına yapıştı: "Nerede o ses"

Kimse bir şey anlamadı. Muhtemelen yaşlı kadını deli zannettiler. Sakinleştirmeye çalıştılar ancak Margaret sakinleşmedi aksine daha büyük bir ısrarla aynı soruyu soruyordu: "Nerede o ses O sese ne oldu Ne yaptınız"

65 yaşındaki Margaret McCollum, eski bir oyuncu olan eşi Oswald Laurence'ı 2007'de kaybetmişti. 1992 yılında tanışıp evlenmişler, birbirlerine âşık olmuşlar, mutlu yıllar geçirmişlerdi. Laurence'ın ölümünün ardından Margaret giderek artan bir yalnızlığın içine düştü, tek tesellisi metroda kuzey hattında zaman geçirmekti. Bunun bir nedeni vardı elbette.

Oswald, 1970'li yıllarda Kuzey hattı için, bu güzergahta her trende duyulan "Mind the gap" anonsunu kaydetmişti. Zaman zaman birlikte trene binerler ve Oswald'ın sesini duyunca kahkahalara boğulur, şakalar yaparlardı. Laurence öldükten sonra yalnız kalan Margaret'in tek tesellisi, kocasına duyduğu özlem dayanılmaz olunca metroya binmek ve onun sesini dinlemekti. Bunun için en sık gittiği istasyon Embankment'tı.