Bir zanaatçı çırağı için ustalarının değeri neyse benim için de hayranlık duyduğum üstatlarımın değeri odur. Üstatlarımı anmamak gibi bir lüksümün olamayacağını vurgulamak için adlarını, sanatlarını, düşüncelerini, çilelerini, kahramanlıklarını, yiğitliklerini, yol göstericiliklerini, özverili çabalarını sayıyorum. Bir sanat, edebiyat ve kahramanlık anıtı olan bu değerli yol gösterici ve çilekeşi anmamın bir diğer nedeni ona olan gönül borcumu ödeyebilmektir!
Edebiyat, sanat ve düşünce dünyamın üstatları, mimarları, yıldızları, kılavuzlarıdır üstatlarım! Kendi deyimiyle; "dünya sürgününü" tamamlayıp asıl yurduna; "yitik cennetine" kavuşan Üstat, Sezai Karakoç'un özleminin sona erişinin dördüncü yıl dönümü dolayısıyla anmak amacıyla bu yazıyı yazmaya karar verdim. Evet, cennetini kaybeden uygarlığımızın "dirilişi" ini gerçekleştirerek "yitik cennetine" kavuşup güzel günler yaşaması için çabalayan, yol gösteren Sezai Karakoç'u!
Bilindiği üzere Üstat Sezai Karakoç'un ideali Diriliş'tir. Ona göre bir defa tıpkı Hz. Âdemin (a.s) cennetten dünyaya indirilmesiyle toplumun güzellik ve iyilik rüyaları bitmiş, kaskatı toprağın üzerine düşüp gerçeklerle yüz yüze geldiğinde; beklenmedik bir yeni durumla karşılaştığında artık kötü günler başlamış ve cennet yitirilip özlem başlamıştır!
Ona göre; ölümden sonraki diriliş gibi insanın uykudan uyanıp kendini toparlaması gerekir! Cennetini yitirmiş, felakete uğramış, aklı başından gitmiş insanın düş dünyasından uyanıp çetin bir sınavı başararak tekrar cenneti kazanması dünyada yaşamasının amacı olmalı... Ancak bu öyle kolay olmayacaktır! Büyük çaba göstermek gerekir! Çok çabayla ve bin bir imkânsızlıklarla kendini toparlayıp adeta ölümden sonraki diriliş gibi dirilip yeniden kendini toparlayabilse işte o zaman o dünyanın en mutlu insanı olur. Üstat'ın dünya çıkarında, süsünde, zevkinde gözü yoktu! Onun her şeyi toplumun dirilişi, toparlanıp kendine gelmesi ve medeniyetini yeniden inşa etmesiydi. Onun sevdası da aşkı da sevgilisi de Diriliş'ti.
Üstat'ı anlamak için onun yaşadığı koşulları iyi bilmek gerekir. Bütün serveti bin bir güçlükle insanlara ulaştırmaya çalıştığı eserleriydi. Onun çocukları yetiştirdiği gençlerdi. Onun evi, yuvası Diriliş yayıneviydi! Gerçi öğrenciyken bir keresinde "Mona Roza'ya" âşık olmuştu! Ancak bu masum ve ilk aşkına şunları söylemişti:
"Kanadı kırık kuş merhamet ister.
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Ulur aya karşı kirli çakallar,
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
Mona Rosa bugün bende bir hal var.
Açma pencereni perdeleri çek,
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek.
Anla Mona Rosa ben bir deliyim.
Açma pencereni perdeleri çek!"
Bu deneyimin üzerinden çok geçmeden hayal kırıklığı yasamış ve Mona Roza'yı sevdiğine pişman olmuştu. Bunun üzerine bir daha sevmeye tövbe etmişti!

22