Suriye'deki insanlık suçuna karşı sessiz kalmayalım

Ortadoğu, yüzyıllardır mezhepsel ve etnik çatışmaların sahnesi olmuştur.

Ancak, Suriye'de devam eden iç savaş, sadece bir siyasi iktidar mücadelesi değil, aynı zamanda etnik ve mezhepsel temizlik girişimleriyle de insanlık tarihine kara bir leke olarak kazınmaya namzet bir seyirde ilerliyor.

Nusayri toplumuna karşı gerçekleştirilen katliam haberleri, bunun en acı örneklerinden biri olarak karşımızda duruyor.

Suriye'deki radikal grupların, mezhepsel düşmanlığı körükleyerek Nusayri sivilleri hedef aldıkları görüntüler birçok vahşet örnekleriyle dolu.

Bu saldırılar, yalnızca bir siyasi çekişmenin yan ürünü değil, bilinçli bir şekilde yürütülen bir yok etme politikası yönünde ilerliyor. Kadınların, çocukların ve yaşlıların da dahil olduğu masum insanların sistematik olarak öldürülmesi, etnik ve mezhepsel nefretin ne kadar tehlikeli boyutlara ulaşabileceğini gözler önüne sermektedir.

Bu noktada uluslararası toplumun tutumu ise tam bir hayal kırıklığıdır. İnsan haklarını savunduğunu iddia eden birçok devlet ve kuruluş, mezhepsel ayrımcılığı besleyen saldırılara karşı sessiz kalmaktadır. Oysa insanlık vicdanı, kim olursa olsun, hangi inanca sahip olursa olsun, sivillerin hedef alınmasını reddetmelidir.

Nusayri katliamları da diğer etnik ve mezhepsel temizlikler gibi en sert şekilde kınanmalı ve bu suçları işleyenler uluslararası mahkemelerde yargılanmalıdır.

Unutmamalıyız ki, bir toplumun acısını yok saymak, başka toplumlara yapılan zulümleri de meşrulaştırmaktan farksızdır.

Tarih boyunca yaşanan katliamların, soykırımların en büyük sebebi, çoğu zaman insanların ve devletlerin sessiz kalması olmuştur. Suriye'deki Nusayri katliamına karşı da susmak, bir nevi bu insanlık suçuna ortak olmaktır.