Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Can Atalay'la ilgili ikinci kez Anayasa Mahkemesi'ne meydan okuyarak, anayasaya karşı ilga girişiminde bulunmasından sonra, hukukla ilgili yazı yazmak hiç içimden gelmiyor.
Çünkü Yargıtay çok açık bir şekilde darbe yapmış ve kelimenin tam anlamıyla Anayasa Mahkemesi'ni kapatmıştır. Yaşadığımız ülkeye olan umutlarımızı kaybetmek için bundan daha vahim bir durum olabilir mi
1960 ihtilalinde henüz beş yaşımdaydım, dolayısıyla olup bitenlerin farkında değildim. 1971 muhtırasıyla gelen 'ara rejim' döneminde orta sondaydım ve dönemin haki renkli sisini çok iyi hatırlıyorum. 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinde gazeteciydim, o günlerde havamızı kirleten cuntacıların o iğreti ve cırtlak sesleri hala kulaklarımda, bugün bile hatırladığımda kalp atışlarımın ritmi değişiyor.
Meğer darbe dönemlerinden kurtulduk diye boşuna sevinmişiz, görmemiz gereken daha yeni darbeler ve kötü günler varmış.
Anayasanın, yasaların hiçbir anlam ifade etmediği öyle bir dönem yaşıyoruz ki artık bu saatten sonra sözün de yazının da bir kıymeti harbiyesi kalmamış bulunuyor.
Her ne kadar hala kağıt üzerinde 'hukuk devleti' olarak tanımlanıyor olsak da Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay'la ilgili olarak ikinci kez "hak ihlali" kararına karşı Yargıtay 3. Dairenin Anayasa Mahkemesi'ni tümden kapatacağını hiç düşünmemiştik
Dolayısıyla bu saatten sonra Yargıtay'ın, anayasanın 153. ve 158. Maddesini tanımadığını, yani anayasayı yok saydığını bütün dünyaya ilan ettiğini söylemenin de bir anlamı yok. Ama hemen hatırlatalım, evrensel hukuk normlarına dayalı bütün demokratik hukuk devletlerinde bunun adı, anayasaya karşı açık darbe girişimidir.
Zira Yargıtay sadece Anayasa Mahkemesi'ni kapatmakla kalmıyor, Türkiye'nin en yüksek yargı kurumu hakkında 'terör ağzıyla konuşmak' gibi yakışıksız bir yorumda bulunuyor. Daha da vahim olanı, AYM'yi bir bakıma 'siyaseti dizayn etmekle' suçluyor. Bu görüşünü temellendirmek için de Pakistan örneğini veriyor.
Yargıtay 3. Dairesi kararında, Pakistan üzerinden 'siyaseti dizayn etme' şöyle anlatılıyor:
"2022 yılında Pakistan'da Meclis'te çoğunluğu ele geçiren muhalefet tarafından güvensizlik oylaması yapılarak, seçilmiş ve meşru Başbakan İmran Han değiştirilmek istenmiş; bunun üzerine siyaseti dizayn etme çabasının bir ürünü olarak Pakistan Anayasa Mahkemesi, Başbakan İmran Han tarafından alınan Meclis'in feshi ve erken seçim kararını yok saymak suretiyle güvensizlik oylamasının yapılmasına karar vermiştir. Siyasi krize neden olan bu karar sonucu yapılan güvensizlik oylamasında İmran Han, Pakistan'da görevden alınan ilk başbakan olmuştur. Böylece Pakistan'da Meclis çoğunluğunu ele geçiren muhalefetin, Anayasa Mahkemesi kararı sayesinde yaptığı güvensizlik oylaması ile İmran Han'ın başbakanlığı düşürülmüştür." Bu Pakistan örneği de nereden çıktı demeyin, buna da şükredelim, zira Taliban'ın Afganistan'ı da örnek gösterilebilirdi.