Çözümün yolu Diyarbakır'dan değil hukuktan geçiyor

'Terörsüz Türkiye' projesi konusunda farklı kesimlerin farklı bakış açıları ve değerlendirmeleri var. Ülkenin neredeyse yarım yüzyılını ipotek altına alan 'terör' gibi devasa bir problemden söz ediyoruz. Dolayısıyla, bir günde problemin çözülmesini beklemek gibi bir lükse sahip değiliz.

Geçmişte yaşanan çözüm denemelerinin başarısızlıkla sonuçlandığı dikkate alındığında, herkesin daha temkinli ve dikkatli davranması son derece doğal.

Ama bu kez çok daha umutluyuz, zira bugüne kadar kimsenin beklemediği, hayal bile edemediği bir şekilde bu problemin çözümü için elini taşın altına koyan isim Devlet Bahçeli…

Eğer MHP lideri 22 Ekim'de bedel ödemeyi de dikkate alarak çözüm adımını başlatmasaydı, bugün 'çözüm' diye bir konu belki de gündemimizde bile olmayacaktı.

O günden bu yana, hiçbir şekilde hafife alınmayacak bir mesafe alındı. PKK silahları yaktı, eminim bunun devamı gelecek ve silahlar tümden yok edilecektir. Meclis'te bütün partilerin katılımıyla bir komisyon kuruldu ve komisyon çalışmalarına devam ediyor. Bu saatten sonra buradan dönüş hem iktidar hem de PKK açısından hiç kolay olmayacaktır.

Zaten şu anda gelinen nokta da terör örgütünün Öcalan'ın talimatları doğrultusunda hareket edeceğini gösteriyor. Ayrıca DEM de sürecin selameti açısından son derece dikkatli bir politika izliyor.

Nitekim DEM Parti, süreç komisyonunda özerklik ve resmi dil talebi gibi maddelerin yer aldığı iddialarına sert tepki gösterdi. İYİ Partili Yüksel Arslan'ın paylaştığı "talep listesi"ni yalanlayan DEM Parti, "Bu iddialar tamamen uydurma, toplumda gerilim yaratmak ve komisyonun meşruiyetini zedelemek amacıyla servis edildi" açıklamasını yaptı. Bu arada Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş da süreci zehirlemeye çalışan grupların olduğuna dikkat çekti.

Kısacası bütün gruplar, sürecin salimen yoluna devam etmesi konusunda şimdilik kararlı görünüyorlar. Çünkü bu sürecin başarıya ulaşması, Türkiye'nin terör belasından kurtulması ve de demokratik siyasetin önünün açılması açısından hayati bir önem taşıyor.

Ancak bu sürecin sağlıklı yürüyebilmesi için, öncelikle iktidarın demokratikleşme iradesinin güçlü olması gerekiyor.

Komisyon, yasal düzenlemeler yapmayacak ama 'Terörsüz Türkiye'nin inşası için parlamentoya özellikle hukuki anlamda bir perspektif sunacak.

İşte komisyonun sunacağı bu demokratikleşme perspektifinin ete-kemiğe bürünmesi için siyasi iktidarın atacağı hukuki adımlar, aynı zamanda sürecin de kaderini belirleyecek.

Zira 'Terörsüz Türkiye' projesi, sadece PKK ve bileşenleriyle ilgili yasal düzenlemelerden ibaret bir mesele değil. İç cepheyi tahkim ederek toplumsal kucaklaşmayı sağlayabilmek için, öncelikle Türkiye'nin kronik hale gelen hukuksuzluk probleminin de çözülmesi gerekiyor.