AK Parti'ye bu kötülüğü yapmayın
Yıllarca bu partiye gönül vermiş birisi olarak, şu günlerde hepimizi endişeye ve korkuya sevk eden görüntüleri izledikçe, bizim mahallenin ne kadar büyük bir hayal kırklığı olduğunu bizzat yaşayarak öğreniyorum.
Kesintisiz 24 yıl süren AK Parti'nin iktidar dönemi, ilk 11-12 yılın başarılı uygulamaları ve son 10 yılda yaşanan dramatik istikamet değişikliği ile birlikte değerlendirildiğinde hayıflanmamak mümkün değil.
Eğer AK Parti iktidarının etrafında konuşlanan kesimler, makam, mevki ve rant hevesine kapılarak böylesine yozlaşmış bir mahalleye dönüşmeselerdi, Türkiye'deki dindarlık algısı da bu kadar yara almayacaktı.
Hayata sadece ekonomik ve siyasi rant penceresinden baktıkları için, hassasiyetlerini ve ideallerini kaybetmiş "iktidar Müslümanları"nın, her şeyin yolunda gittiğini söyleyerek memlekette olup bitenlerden rahatsız olmamaları son derece doğaldır. Çünkü artık onlar hayatlarını ahlaki ilkelere göre değil, elinde devlet sopasıyla dolaşan ve de devletin bir aparatı haline gelen siyasi iktidara bakarak tanzim etmektedirler.
Ancak son dönemde yaşanan hukuksuzlukları, adaletin terazisinin giderek bozuluşunu hakkaniyetle değerlendirdiğimizde, artık işlerin hiç de iyi gitmediğini ve AK Parti'nin millet nezdinde hızla itibar kaybettiğini görebiliriz.
Oysa bu mahallenin geçmişte iktidar hayallerini besleyen, bu hedeflerine referans teşkil eden inanç değerleri, ahlaki ölçütleri vardı.
Hukuk, adalet, özgürlük, şeffaflık ve ekonomik kalkınma hedefleriyle yola çıkan AK Parti'nin artık böyle hayalleri ve idealleri yok. Kendi ilkelerini bile terk eden yeni AK Parti şimdi, üzerinden yüz yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ toplumun hafızasından silinmeyen 1930'lardaki tek parti döneminin antidemokratik uygulamalarını 21. yüzyıla taşımaya çalışıyor. Oysa bugünün CHP'si, 1930'lu yıllara bakarak değil 'millet iradesi'ni esas alarak demokratik bir Türkiye hayali kuruyor.
Bugün Türkiye'de ekonomik krizin altında ezilen, fukaralık yüzünden beli bükülen milyonlarca emeklinin, asgari ücretlinin, kriz yüzünden kepenklerini kapatmak zorunda kalan küçük esnafın, önünü göremediği için yeni yatırımlara cesaret edemeyen iş insanlarının, iş bulamadığı ya da işini kaybettiği için evine ekmek götüremeyen insanların her gün daha da can yakıcı hale gelen büyük sorunları var.
Düşünün ki memleket ihmal, denetimsizlik ve sahipsizlik yüzünden, ormanları küle çeviren, tarım alanlarına ve ekosisteme büyük zarar veren yangınlarla boğuşuyor.
Ama ülkeyi yönetenlerin ekonomik krizden, fukaralıktan, hukuksuzluktan çok daha önemli meseleleri var.
Bir siyaset mühendisliği projesi olan 19 Mart operasyonundan bu yana iktidar kelimenin tam anlamıyla Ekrem İmamoğlu'nun tasfiyesine odaklanmış bulunuyor.
İmamoğlu'nun siyasi bir rakip olarak gündemden çıkarmak ve CHP'yi itibarsızlaştırmak için devletin bütün imkanlarını seferber ederek, yargı üzerindeki siyaset gölgesini daha da ağırlaştırarak ve de kontrolü altındaki medya imkanlarını kullanarak sonuç almaya çalışıyor.
Ama ne hikmetse bugüne kadar uygulamaya koyduğu bütün bu güç denemelerinin, kendisi açısından pozitif anlamda bir sonuç üretmediğini ya görmüyor ya da görmek istemiyor.