AK Parti ile CHP arasında roller değişiyor mu

Bu başlığın meramımı anlatmak açısından biraz eksik kalacağının farkındayım, dolayısıyla kısa bir izahat yapmakta yarar var. Bir kere AK Parti'nin ilk on yılının 'din eksenli' bir siyasetle örtüştüğünü söyleyemeyiz.

'Milli Görüş gömleğini çıkararak' başladıkları AK Parti yolculuğunun ilk on yılı demokratik değerlerin ön plana çıktığı, hukukun üstünlüğüne sadakat yeminlerinin edildiği, ekonomide Maastricht kriterlerinin hedef alındığı ve de bolca demokrasi şarkılarının söylendiği bir dönemdi.

Ama sonrasında her şey değişti ve AK Parti kendi ilkelerine bile meydan okuyan bir dille siyaset yapmaya başladı. Sonunda artık AK Parti iktidarı bütün demokratik değerleri askıya aldı, 'hukukun üstünlüğü'ne itibar etmez oldu, yargının üzerindeki siyaset gölgesini yoğunlaştırdı, liyakati unutarak devlet kurumlarını eş-dost-akraba çiftliğine dönüştürdü.

Bütün bunların sonunda haliyle milletin teveccühüne mazhar olacak icraatlar yapamaz hale geldi. Doğal olarak icraat olmayınca, seçim kazanabilmek için yeni enstrümanlara ihtiyacı vardı. İşte tam bu noktada "ezan-bayrak-beka" ve "şanlı tarih" retoriği üzerinden yolsuzluk algısını, hukuksuzlukları ve ekonomik krizi perdeleyecek müthiş bir propaganda dili keşfetti.

İktidarı eleştirenleri, farklı düşünen herkesi 'hain-terör yandaşı-dış güçlerin içerideki uzantıları" olarak suçladı. Bu argümanların da yetmediği anlarda Ayasofya'yı açtı, cami avlularında miting yaptı ama sonunda seçim kazanmayı başardı.

Kısacası "beka" tehlikesi ve siyaset yolunda dinin araçsallaştırılması her seçimde iktidar lehine güçlü bir rüzgar oluşturdu. Ama kimse çıkıp, "Madem beka tehlikesi var, 22 yıldır iktidardasın, neden ülkeyi beka tehlikesiyle karşı karşıya bıraktın" diye sormadı, soramadı

Ancak 2024'e geldiğimizde bambaşka bir rüzgar esmeye başladı. Zira ülkede öylesine derin bir ekonomik kriz yaşanmaya başlandı ki yoksullar nefes alamıyor, emeklilerin ucuz ekmek ve et kuyruklarındaki görüntüleri iktidarın her seçimde kullandığı "beka-hain-terör yandaşı" sloganlarını duyulmaz hale getirdi. 31 Mart seçimleri öncesinde neredeyse bütün televizyonlardan, gazetelerden bangır bangır yükselen iktidarın sesi ve de "belediyeyi biz kazanmazsak hizmet gelmez, doğal gaz hizmeti alamazsınız" tehditleri bile işe yaramadı. Sonuç AK Parti için kelimenin tam anlamıyla sandık hezimeti oldu.

31 Mart seçimleri Türk siyaseti için yeni bir yön tayin etti. Sandığın özellikle AK Parti'ye dönük en kayda değer mesajı "Artık seninle olmuyor, millete tepeden bakmayı bırak, aksi taktirde biz kendimize başka bir adres buluyoruz" oldu.

Ve buldu da şimdilik CHP AK Parti henüz farkında değil belki ama CHP, iktidarın neredeyse bütün argümanlarını elinden almış bulunuyor. Sandık sonuçları bir gerçeği ortaya koydu ki AK Parti'nin 'din eksenli' politikaları toplumun beklentileriyle örtüşmüyor.