Medeni ortamda yağmuru sevmek kolay...

Yağmurlu havalarda şu şarkıymış, bu şarkıymış... Daha benim insanım su birikintisinden geçerken yavaşlamayı beceremiyor, oralara çok yolum var.Bir sürü yağmurlu şarkı var malum. Ama geçen haftaki gibi bir sabah ansızın yağan yağmurlarda aklıma hep aynı şarkı takılır. Tina Turner'ın 'I Can't Stand The Rain'i. Mealen 'Allah cezasını versin böyle yağmurun' diyor. Tabii onun derdi, işte yağmurun kendisinde bazı hatıralar canlandırması falan. Benimki İstanbul'da yaşıyor olmam. Londra'da olsam yağsın yağabildiğince, bana ne. 'Sen sev yağmurları, yağmurlar yağsın üzerime' falan gibisinden yurdumdan bir şarkı tutturur, dalgama bakarım.Neden ben bu yağmura dayanamıyorum Çünkü coğrafyamın insanı pek çok şey gibi yağmurda adabıyla hareket etme işini de halledemiyor. Mesela ne yapamıyor Üç temel konu var her yağmura fikslenen, onları yapamıyor. Sayıyorum.Öncelikle hava koşullarına uygun şekilde araç kullanmayı başaramıyor. İşbu sebepten yağmurlu havalarda evden çıktığınız anda önünüze ilk denk gelen araba tarafından ıslatılırsınız. Su birikintisinden geçerken yavaşlamak kültürümüzde yoktur. Hatta sürücülerimizin vakti olsa durup sizi o birikintinin yanında durduğunuz için kalaylayabilir de.Sonra neyi yapamıyor Taksi sırası başta olmak üzere çeşitli sıraları kendince baypas etmeye yönelik mini çakallıklardan kendini alıkoymayı. Sırayı görüp Allah'ın akıllısıymışçasına karşı kaldırıma geçip yengeç gibi yan yan az ileri gitmeyi ve gelen taksiyi önden kapmayı sevme durumu var yurttaşlarımızda. Bu durum, trafikte de dışarıdan gelip araç sırasının en önüne girmeye çalışmak şeklinde tezahür ediyor. Vapur, motor, toplu taşıma vs. sırasındaysa