Kamusal alanın 'çizgi'leri

Leman dergisinin yayımladığı Hz. Muhammed ve Hz. Musa'yı tasvir eden karikatüre tepkiler ile tepki gösterenleri hedef alanların söylemleri, çoğu zaman varlığı dillendirilmeyen bir toplumsal gerilimin yansıması oldu.

Karikatürün yayımlanmasının ardından yaşananlar, kamusal alanın nötr bir platform değil, mücadeleyle şekillenen bir alan olduğunu yeniden hatırlattı.

Söz konusu çizimin "ifade özgürlüğü" ya da "İslam'a hakaret" çerçevelerinin hangisine yerleştirileceği sorusuna verilen cevaplar ve bu savların argümanları hegemonik bir çatışmayı gözler önüne serdi.

Evvela zikretmek gerekir ki, kamusal alan fiziksel mekanların ötesinde fikirlerin, kimliklerin ve güç ilişkilerinin sahneye çıktığı bir meydandır. Bu meydanda kimin konuşabileceği, ne söyleyeceği, kimin susturulacağı, kimin görmezden gelineceği, kimin yok sayılacağı soruları hayati önem taşır.

Kamusal alan hiçbir zaman "herkese açık" bir alan olmadı; daha çok belirli grupların, sınıfların ya da kimliklerin "öteki" üzerinde egemenlik kurduğu bir zemin işlevi gördü.

Kamusal alan, bazı iletişim kuramcılarının idealize ettiği gibi farklı fikirlerin eşit şekilde ifade edilme fırsatı bulduğu, özgürce tartışıldığı ve karşılıklı ikna süreçlerinin işletildiği bir atmosfer olmaktan çok uzaktır. Bu olayda da görüldüğü gibi, gerçek hayatta kamusal alan farklı güçlerin, hassasiyetlerin ve hegemonik normların çatıştığı, bazen de birbirini bastırdığı bir sahnedir.

Gündelik hayat pratiği, ifade özgürlüğünün herkesin elinde eşit bir imkan olarak bulunduğu bir realiteyi barındırmaz. Teoride herkesin konuşma hakkı olduğu söylenebilir ama bazı sesler yankı bulurken, bazıları ya alayla bastırılır ya da doğrudan kriminalize edilir.

Bir kesimin değerlerine yönelik en ufak dokunuşu "nefret söylemi" kabul edilirken, başka bir inanç grubuna yönelik simgelerle yapılan alay, "ifade özgürlüğü" başlığı altında meşrulaştırılır.

Kimin düşüncelerine saygı duyulacağı, kimin öfkesinin meşru görüleceği, kimin taleplerinin "aşırı" veya "mantıksız" ilan edileceği büyük ölçüde egemen söylem tarafından belirlenir.