Ramazan'ın güzel kokusu

"Çin'de hsiang yin (lafzi anlamıyla: kokulu mühür yazısı) adı verilen tütsü saatler on dokuzuncu yüzyılın sonuna kadar kullanılıyordu. Avrupalılar yirminci yüzyılın ortalarına kadar bunun sıradan bir buhurdanlık olduğuna inandı. Avrupalılar zamanı kokuyla ölçme fikrine, hatta zamanın koku biçimini alabileceği fikrine yabancılardı belli ki."

Byung-Chul Han'ın "Zamanın Kokusu" kitabında anlattığı ve Avrupalıların "yabancı" kaldığını söylediği Antik Çin'de kullanılan Güzel Kokulu Saat'e biz de en az Avrupalılar kadar yabancıyız.

Esasen, bunun başlı başına bir problem olduğunu söyleyemeyiz. Antik Çin'de kullanılan bir zaman ölçüm aracına yabancı olmamız doğal karşılanabilir. Farklı bir zaman ölçüm aracını algılamada çektiğimiz güçlük veya bu fikri dahi yadırgamamız da normal görülebilir.

Ancak, Güzel Kokulu Saat her toplumun zaman algısında bir "kendine özgülük" olabileceği, hatta olması gerektiği düşüncesini akla getiriyor. Bu düşünce aynı zamanda, zaman algımızın ne kadar kendimize özgü olduğu sorusunu gündeme getiriyor. Nihayet, bu soruya verilecek cevap, bize ait olmayan bir zaman algısının esareti altında yaşadığımız gerçeğini ortaya çıkarıyor ve Batı merkezli modern dünyanın zaman algısının hegemonyasına işaret ediyor.

Uyuma ve uyanma zamanımız, mesai saatlerimiz, fabrikaların paydos vakti, borsaların açılış ve kapanışı, haftalık tatil günümüz, yıllık izinlerimiz vb. her şey modern zamanların endüstriyel saatine ayarlanmış durumda. Ve bunun dışında bir zaman ölçüm aracı, başka bir takvim tahayyül edemiyoruz.

Bir asır evvel, Ahmet Haşim "Müslüman Saati" yazısında "yabancı saatlerin hayatımıza girişinden" duyduğu huzursuzluğu beliğ üslubuyla dile getirmişti. Haşim, "Müslüman gününün başlangıcını şafağın parıltıları ve nihayetini akşamın ziyalarının tayin ettiğini" hatırlatıyordu ve "bir gece yarısından diğer bir gece yarısına kadar uzanan yirmi dört saatlik 'günün' tanınmadığını" söylüyordu:

"Ziyada başlayıp ziyada biten, on iki saatlik, kısa, hafif, yaşanması kolay bir günümüz vardı. Müslümanın mesut olduğu günler, işte bu günlerdi; şerefli günlerin vakayiini bu saatlerle ölçtüler. Gerçi, felekî hesabata göre bu "saat" iptidaî ve hatalı bir saatti, fakat bu saat hatıratın kudsî saatiydi. Zevalî saati adat ve muamelatımızda kabulü ve ezanî saatin geri safa düşüp camilere, türbelere ve muvakkıthanelere bırakılmış metrûk bir "eski saat" haline gelişi, hayatı tarz-ı rüyetimizin üzerinde vahîm bir tesiri haiz olmamış değildir. Giden saatler babalarımızın öldüğü, annelerimizin evlendiği, bizim doğduğumuz, kervanların hareket ettiği ve orduların düşman şehirlerine girdiği saatlerdi. Bunlar, hayatı etrafımızda serbest bırakan geniş lakayt dostlardı. Gelen yabancılar ise hayatımızı onu meçhul bir düstura göre yeniden tanzim ettiler ve ruhlarımız için onu tanılmaz bir hale getirdiler. Yeni "ölçü" bir zelzele gibi, zaman manzaralarını etrafımızda zîr ü zeber ederek, eski "gün"ün bütün sedlerini harap etti ve geceyi gündüze katarak saadeti az, meşakkati çok, uzun, bulanık renkte bir yeni "gün" vücuda getirdi. Bu Müslümanın eski mesut günü değil, bedmestleri, evsizleri, hırsızları ve katilleri çok ve yeraltında mümkün olduğu kadar fazla çalıştırılacak köleleri sayısız olan büyük medeniyetlerin acı ve nihayetsiz günüdür.

...

Bütün mabetler içinde güneşten ilk ziya alan camidir. Bakır oklu minareler, güneşi en evvel görmek için havalarda yükselir. Şimdi heyhat, eski "saat"le beraber akşam da, fecir de bitti. Birçoklarımız için fecir, artık gecedir ve birçoklarımızı güneş, yeni ve acayip bir uykunun ateşlerinden, eller kilitli, ağız çarpılmış, bacaklar bozuk çarşaflara dolanmış, kıvranırken buluyor. Artık geç uyanıyoruz. Çünkü hayatımıza sokulan yeni ve fena günün eşiğinde çömelmiş, kin, arzu, hırs ve haset sürülerinin bizi ateş saçan gözlerle beklediğini biliyoruz. Artık fecri yalnız kümeslerimizdeki dargın ve mağrur horozlara bıraktık. Şimdi müslüman evindeki saat, başka bir alemin vakitlerini gösterir gibi, bizim için gece olan saatleri gündüz ve gündüz olan saatleri gece renginde gösteriyor. Çölde yolunu şaşıranlar gibi biz şimdi zaman içinde kaybolmuş kimseleriz."

Yeni saat Ahmet Haşim'in dediği gibi "bizi fecr aleminden mehcur bıraktı." Artık İsmet Özel'in "geceyi saatlerine bakarak anlıyorlar" diye nitelediği "köleler" haline geldik.