Beden politiktir
Gün geçtikçe sıradanlaşarak yaygınlaşan kamusal alanda bedenin sergilenmesi probleminin altını kazıdığımızda feminist teorinin "beden politiktir" mottosu ile karşılaşırız.
Eşcinsellik hareketlerinin de söylemlerini dayandırdığı bu slogan, bedenin belirlendiği normların iktidar ilişkileriyle şekillendiği tezini temellendiriyor.
"Beden politiktir" demek; kişinin ne giyeceğinden nasıl görüneceğine, çocuk doğurup doğurmayacağından dövme yaptırıp yaptırmayacağına, piercing takıp takmayacağından ne şekilde cinsellik yaşayacağına kadar bedeniyle ilgili tasarruf hakkının kime ait olduğu meselesinin egemeni gösterdiğini ifade eder.
Yani, beden politik bir mücadele alanıdır.
Michel Foucault'nun "biyo-iktidar" diye anlandırdığı beden ve nüfus üzerinde düzenleyici rol oynayan yeni nesil iktidar formu okuması da bedenin politik bir mücadele alanı olduğu vurgusunu güçlendiriyor.
Feminist ve eşcinsel kuramlarda toplumsal normlar, dini kurallar ve benzeri iktidar yansımalarına karşı bedenle ilgili söz hakkını ele geçirmek özgürleşmenin anayoludur.
"Benim bedenim, benim kararım" sözü de bu iddiaya teorik zemin sunuyor.
Kamusal alanda bedenin sergilenmesi pratiği ve cinselliğin kasıtlı belirginleştirilmesi özgürlükçü bir eylem olarak ifa ediliyor.
Teşhir ve çıplaklık furyasına kapılan herkesin bu politik bilinçte olduğu söylenemez elbette. Ancak, sözünü ettiğimiz kamusal alanda oluşan hegemonyanın kurbanları haline geldiklerini rahatlıkla söyleyebiliriz.