Türkiye'nin kuruluş destanı ve İslâm Birliği (2)

Türkiye'nin kuruluş destanı ve İslâm Birliği (2)

MEHMET EMİN GERGER

"İzmir Zaferi'ni kazanmış olan bugünkü Türk ordusu, taarruzdan evvelki Türk ordusuna nisbetle manen ve maddeten laakal iki misli kuvvetlidir. Bu ordu bugün bütün Âlem-i İslâm'ın ümidini, kalbini, temenniyatını rabtetdiği bir ordudur." "Şu üç senelik Mücahedemiz esnasında yüzümüzü Garb'e (Batı'ya) tevcih etmekle değil, ancak arkamızı Şark'a istinat ettirmek sayesinde ihraz-ı kuvvet ve zafer edebildik. Eğer mütarekeden sonra, Garp (Batı) Âlemi bütün vesait-i imhası ile bir avuç felaketzede Türk'ün üzerine saldırdığı vakit, bizim arkamızda Azerbaycan, İran ve Afganistan gibi Akvam-ı Şarkiye olmasaydı, milletimiz için ihraz-ı zafere irae mutasavver miydi" En zayi, en bikes (kimsesiz) olduğumuz zamanlar, biz velev ki manevi suretde olsun, yegâne muaveneti (yardımı), yegane saday-ı teşcii Şark'dan gördük ve işittik.

En me'yus ve metruk zamanlarımızda samialarımıza yegâne avaze-i teselli yine Şark'dan aksetti. Şimdi muzaffer ve çok kuvvetli olduğumuz, İstiklal-i tamımızı ihraz ederek Milel-i İslamiye içinde olmamız, nuranî bir haile-i şan u gaza ile muhat olarak bir kat daha yükseldiğimiz günlerde mi, yüzümüzü Şark'dan çevirerek, Lozan Konferansı'nın son gününe kadar bile o kadar su-i kastlarına maruz kaldığımız Garbe (Batı'ya) tevcih edeceğiz" Bilakis esas itibariyle İslam Medeniyeti de, Türk desatir-i milliyesi de Medeniyet-i Hristaniye'den ve Garp desatirinden çok yüksektir. Nitekim Medeniyet-i İslamiye bir vakitler ziyay-ı şaşaa payiyle bütün dünyayı tenvir eylemiş, Türkler medeniyetleriyle, dünyanın en büyük imparatorluklarından birini vücuda getirmişlerdi!

Son asırlarda akvam-i İslamiye'nin, Garp âleminden geri kalmış olmasının başlıca sebebi ise, her tarafta maruz kaldığımız husumet-i Nasraniye'nin (Hristiyanlık düşmanlığının) sademat ve rühacematiyle kendimizi şaşırarak, ahkâm-ı esasiye ve desatir-i Milliyemizin icabatına tevessül etmemiş olmamızdan ibarettir Bugün her hangi bir Şarklı ve tahsisen her hangi bir Türk'ün, kendi Dini'ni, kendi Medeniyeti'ni, kendi an'anesini velhasıl kendi secayay-ı Milliyesini terk ederek, Garb'ın (Batı'nın) desatirini (düsturlarını) temessüle kalkışmak büsbütün mahvolmasını intaç eder!" "Bizler böyle bir şeye teşebbüs edersek, tamamıyla denizden çıkan balıkların akibetine uğramış olmaz mıyız Hem bir Şarklı tamamen Garblı olamaz! Buna Dini, örfü, âdeti, evsaf-ı fıtriyesi kat'iyyen mani'dir! Buna rağmen içimizde Garblılığa, Şarklılıklarını büsbütün bırakamadıkları gibi, tamamıyla mütemayili de olamadıkları cihetle, ayniyle Cami ile Kilise arasında kalmış bi namazlara (Namazsızlara) benziyorlar. İşte Lord Gürzon'un nasihatına ittiba edecek olsak hepimizin başına gelecek akibet bundan ibaretdir!" "Büyük Millet Meclisi'mizin, yarın sulh için son ve kat'î şeraitimizi ta'yin ederken, ancak Misak-ı Millîmizden ve Misak-ı Milli'mizi tahakkuk ettirmek için dört senedir çektiklerimizden mülhem olabilir.

Avrupa ile akdedeceğimiz sulhun üzerinde, dört senedir bu felaketzede millete nahak yere verdirilen yüzbinlerce şehidin hakkı vardır! Dünyanın en büyük gaza ve zaferini ihraz etmiş olan şanlı Ordumuzun hakkı vardır. Nihayet memleketinde büyük bir inkilap yaparak meydana yeni bir Türkiye çıkarmış olan bütün milletin hakkı vardır. İşte takip edeceğimiz siyâseti ta'yin ve tesbit eyleyecek hakiki âmiller, yalnız bu kanlı şehitler, bu şanlı gaziler ve dünyanın her türlü nimetine, her türlü şerefine ve en büyük istiklaline layık olan Türk Milletidir. Yoksa İngiltere, Fransa, Amerika gibi devletler veya Osmanlı Bankası gibi müesseseler değil." "Garbin terakkiyat-ı fenniyesinden her halde istifade etmeliyiz, fennin ilmin dini, vatanı olmadığı gibi biz Müslümanlar da; "Çin'de de olsa ilme talip olunuz!" Hadis-i Şerifi gibi nice evamir ve ahkam-ı celile mantukunca, ilmi nerede bulsak almaya memur ve mecburuz. Buna mukabil ise Avrupa'nın içtimaiyatından, telakki yat-ı ahlakiyesinden eşkal-i muaşeretinden son derecede ihtiraz ve içtinap etmeliyiz!