Müslüman Türkiye, Millî Mücadele ve 23 Nisan 1920 (2)

Müslüman Türkiye, Millî Mücadele ve 23 Nisan 1920 (2)

MEHMET EMİN GERGER

İslâm ve İstiklâl Marşı'mızın Yazarı, Millî Mücadele kahramanı Üstad Mehmed Akif (Ersoy) Müslüman Türkiye ve Millî Mücadele hakkında şunları söylüyor:

"Müslümanlar için hakk-ı hayat ancak birlik ve beraberlik ile mümkün görünmektedir. Eğer Müslümanlar yaşamak istiyorlarsa cemaat arasında nifaka, şikaka, dargınlığa, küskünlüğe, ayrılığa-gayrılığa meydan açabilecek en ufak sözlerden, en ehemmiyetsiz görünen hareketlerden bile çekinmelidirler! Yeis ve ümitsizliğe düşmek İslam dinine göre küfür telakki edilmiştir. Bunun için Müslümanların Allah'ın merhamet ve yardımından ümit kesmemesi, tek tek üzerlerine düşen görevleri yaptıktan sonra vaad edilen kurtuluşu beklemeleri gerekir. Başta din, namus ve vatan olmak üzere bütün varlığımız tehlikeye düşmüş, düşman kapılarımıza dayanmıştır! Bu durumda yapılacak şey, ayrılık-gayrılık gibi küçük meseleleri bir tarafa bırakmak ve el birliği ile bu namert istilâyı bir an önce geri püskürtmektir!" (Sebilü'r-Reşad Gazetesi, 45812 Şubat 1336 (1920), s.183-186.) "Diyarbekir'de Elcezire Kumamandanı Nihad Paşa Hazretlerine: Hakkı acizanemdeki teveccühatı devletlerine an samimilkalb teşekkürler ederim. Nasrullah kürsüsündeki mev'izanın o havalide ve o cephedeki bütün dindaşlarımıza tebliğine himmet ve delâlet cidden sezavarı minnettir. Cenab-ı Hak pek kıymettar bir rüknü bulunduğunuz kahraman ordumuzu zaferden zafere isal ve ümmeti İslâmiyede belirmeye başlayan intibahı müzdad buyursun. Amin." (Sebilürreşad, C.468) "Fırkacılık, komitecilik Bunlar artık susmalı. Elbirliğiyle bugün vatanı müdafaa etmeli! Asla me'yus olmamalı. Emin olmalıyız ki, canla başla çalışırsak, aradaki esbab-ı tefrikayı kaldıracak olursak, vatan-ı İslâm'ı kurtarırız." (Sebilürreşad, C.18, S.458, s.186) "İman demek, taarruza, tecavüze, hakarete tahammül etmek, a'da-yı dinin tahakküm-i kahirine serfürû eylemek değildir. İman demek, izzetle yaşamak, izzetle ölmek demektir. İslam'ın asırlardan beri duçar olduğu zilletin kal ü kalemle tasviri mümkün değildir. İslam'ın istiklalini, İslam'ın istikbalini düşünerek, bütün mesaiyi bunların istihsaline, teminine hasretmeli. Feilla, ne yerin üstünde, ne de altında bizim için bir melce yoktur. Allah'ın, Peygamberin, kahr u gazabıyla makhur u müdemmer olmayalım. Bizden evvel gelip geçen mü'minleri mahşerde yüzümüze tükürtmeyelim. Hayat bizim için ar olmasın, şeref olsun. Şerefle ölmeyi, ar ile yaşamaya tercih ederim. Alem-i İslam bugün pek büyük bir tehlike karşısında bulunuyor. Her Müslim için bunun def'i farz-ı ayındır. Herkes istitaatı müsait olduğu kadar, bu tehlikenin önüne geçmeye çalışmalı, katiyen mağlub-i fütur olmamalı. Tezelzülden masun bir azm ile: "Evet, biz dinimize, hukukumuza tecavüz ettirmeyeceğiz. Bize savlet edenlere silahlarımız yoksa, dişimizle, yumruğumuzla hücûm edeceğiz" fikrini zihnine yerleştirip, Allah'ın nûrunu söndürmeye kıyam eden ağızları bu yumruklarıyla tıkamaya çalışmalı. İşte Allah'ın, Peygamber'in rızası, bu suretle hareket etmededir." (Sırat-ı Müstakim, C.13, No, 313,) (1)

Millî Mücadele kahramanı ve "İstiklâl Madalyası" sahibi gazeteci, mütefekkir, başyazar Velid Ebüzziya da Millî Mücadele hatıralarında, "Yeni Türkiye'nin Kuruluş Destanı" hakkında şunları söylüyor: "En zayi, en bikes (kimsesiz) alduğumuz zamanlar, biz velev ki manevi suretde olsun, yegâne muaveneti (yardımı), yegane saday-ı teşcii Şark'dan gördük ve işittik. En me'yus ve metruk zamanlarımızda samialarımıza yegâne avaze-i teselli yine Şark'dan aksetti. Şimdi muzaffer ve çok kuvvetli olduğumuz, İstiklal-i tamımızı ihraz ederek Milel-i İslamiye (Müslüman Milletler) içinde olmamız, nuranî bir haile-i şan u gaza ile muhat olarak bir kat daha yükseldiğimiz günlerde mi, yüzümüzü Şark'dan çevirerek, Lozan Konferansı'nın son gününe kadar bile o kadar su-i kastlarına maruz kaldığımız Garbe (Batı'ya) tevcih edeceğiz" "Esas itibariyle İslam Medeniyeti de, Türk desatir-i milliyesi de Medeniyet-i H