Yapay zekâ, kaderin bir başka temsilcisi mi

Bediüzzaman Hazretleri: "Elbette nev-i beşer, âhir vakitte ulûm ve fünuna dökülecektir. Bütün kuvvetini ilimden alacaktır. Hüküm ve kuvvet ise, ilmin eline geçecektir."1 diyor. Bu da bize gösteriyor ki yapay zekâya varıncaya ve daha da ilerisi hep ilmin eseri olacaktır.

Akılsız şuursuz maddenin çok akıllı ve şuurlu iş yapması o maddenin eseri değil, onda sanatını gösteren mahir zatın alâmetidir. Yapay zekâ, onu kurgulayan insan zekâsının bir ufkudur. İnsanın hayatını kolaylaştıran yapay zekâ, insanlığın kollektif bir eseridir.

Şuursuz ve cansız varlıklar eliyle olan şuurlu işleri, onlara vermek, akla ve ilme zıttır. O şuursuz ve cansız varlığa hükmederek onları istihdam eden büyük bir şuur ve iradenin işidir. Bu açıdan yapay zekâ, zatında cansız bir alettir ama onu işlettiren şuurun eseridir.

Cansız bir varlık olan yapay zekâ, insanın ona yerleştirdiği programı olurken, bu varlığın içindeki yazılım da onu sevk ve idare eden kaderi oluyor. O hâlde denilebilir ki yapay zekânın mukaddiri insanın aklı; insanın mukaddiri de kaderdir.

İnsan, yapma-etme noktasında sınırlı ise onun eseri olan yapay zekânın da bir yerden sonrası sınırlıdır. Sonsuz bilgi küpü zannedilen yapay zekâ, içindeki yazılımla ve o sonsuz zannedilen bilgileri kıyaslama, değerleme, yorumlama ve kodlamasıyla sınırlıdır.

Gel gör ki çağın icadı ünvanına aday yapay zekâ, yeri gelecek kendi mucidine tehdit olma potansiyeline sahip olmasıyla da sözüm ona babasını korkutacak. İşte bu noktasıyla da Kabillerin temsilcisi olacak.

Bizim hamarat süpürge, evin plânını, kendine yerleştirilen yazılımla belleğine yerleştirip odaları dolaşırken onun zatında insan zekâsının eserini takdirle izliyorum. Kombiyi çalıştıran termostatlı kumandayı, klimayı ve hatta sabah namazına ayarlı alarmın çaldığı telefon, bilgisayar ve emsali aletleri, yapay zekâ baskınlığında artık hatırlayamaz olduk.

Yapay zekâ Chatgbt'nin "Kader Risalesi'nin Mütalâası" isimli kitabımız hakkında verdiği bilgi şöyledir: