"Elbette in'am, ihtiyacın mafevkindedir. Onun için, nimetin hazine-i rahmetten beşerin ihtiyâcına imdat için gelmesinin hak tabiri Enzelnâ 'dır, "ihraç" değildir."
İn'am, ihtiyacın üstündedir
Nimetlendirme, elbette ihtiyacın yukarısındadır ve ihtiyaçtan yüksektir. İhsan, ihtiyacın üstündedir.
Nimete muhtaç olunması hakikati o nimetin ihsanıyla gerçekleşir. Nimetlendirme olmazsa, nimet ortaya çıkmaz. Evlâdın şefkate muhtaçlığı, annenin şefkatli oluşuyla doğrudan irtibatlı olduğu gibi anneden şefkat ulaşmazsa evlâd mahrum kalır.
Nimete olan ihtiyaç ne kadar ziyade olursa olsun, nimetlendirilme olmadığı sürede o ihtiyacın nimetlendirilmeye muhtaçlığı sürecek. Ne zaman ki nimetlendirilme tahakkuk etti, o zaman da ihtiyaç karşılandı, denilebilir. Bu da gösterir ki, nimetlendirme (in'am), ihtiyacın üstündedir.
İn'ama (nimetlendirmeye) muhatap olan muhtaca, rahmet hazinesinden beşerin imdadına gelmesinin hak tabiri elbette "indirdik"dir; çıkardık, değildir.
1.3 İhraç ifadesi ihsanı hissettirmez
"Hem tedricî ihracat beşerin eliyle olduğu için, "ihraç" kelimesi ihsan cihetini nazar-ı gaflete hissettirmez. Bir meseleyi ele alırken makam karıştırılmamalıdır. İhraç, inzal meselesinde anlatılmak istenen; beşerin ihtiyacı hakikatiyle Allah'ın merhamet ve ihsan hakikatini telif ederek tevhid gerçeğiyle gafletli nazarın uyandırılmasıdır.
Tedricî ihracat!
Bediüzzaman'ın "tedricî ihracat" çıkarımı dikkat çekicidir.
Tedricî, derece derece ya da yavaş yavaş anlamına gelirken; tedricî ihracat da yavaş yavaş çıkarılması manasını taşır. Tedricî ihracatta, başka ellere muhtaçlık var, enzelnâ da tek elden manası var. İndirmek, nimetlendirmek yukarıdan olduğu için İlâhî olma vasfıyla tevhidi ifade eder. İşlenen konunun makamı ve tabiri cihetiyle burada ihracat kavramı ise çokluk ve yardıma muhtaçlık gibi ahvali nazara verir. Orduda düzenin erat arasında temini çok müşküldür ama komutan tek emri o orduyu hizaya getirir.
Beşerin nazarı çoğu zaman gafletli olduğu için gözü önünde perde olan sebepleri aşamıyor, onlara takılıyor, hemen arka taraftaki hakikati göremiyor. Bu zaviyeden beşer, gafletli nazarıyla enzelnâ (indirdik) hakikatindeki sırrı, "ehreçnâ" (çıkardık) da arıyor ama o perdeler, ihsan hakikatini görmeye engel oluyor, "indirdik" tabirindeki ihsanı hissedemiyor.
Üstadın, hissettirmez ifadesi de tahlil edilmeli. Metinde, indirdik, çıkardık kavramların farkının anlatılması sebebiyle anlaşılmaz, ifade etmez demesi gerekirken hissettirmez demesi ile ne denilmek istenir

12