Muvafık, muvafık niçin denilmez

İlâhi ilim olan kaderin anlaşılmasının ana konularından birisi de "Ezeliyet" meselesidir. Ezel, bizim yaşadığımız ve şartlarına mahkûm olduğumuz zaman ve mekânın dışında ve fakat hiç de alâkası olmayan bir keyfiyettir.

Risale-i Nur okumalarında nazardan uzak tutulmaması gereken bir husus var ki o da Bediüzzaman'ı yine Bediüzzaman'ın lügatiyle okumak gerek.

Bilindiği ve bazı risalelerde de okunduğu üzere ezeliyet ifadesinden başlangıcı olmamak manaları anlaşılır. Kader Risalesi'nde ise zamanın kutupları ortadan kaldırılıp "ezel, mazi ve hâl ve istikbali birden tutar.", diye ifade edilir. Zamanın mazi tarafına tayin edilen uca, ezel denilmesinin, ezel hakikati ile hiç alâkasının olmadığı anlatılır. Bilinen zaman kavramlarını da içine alan ama onlara asla benzemeyen ezeliyetle ilim irtibatlandırılarak kader anlatılır. Bu anlatıma hadis kaynaklı manzar-ı â'lâ tabir edilen şu misal getirilir:

"Senin elinde bir âyine bulunsa, sağ tarafındaki mesafe mazi, sol tarafındaki mesafe müstakbel farz edilse, o âyine yalnız mukabilini tutar. Sonra o iki tarafı bir tertiple tutar, çoğunu tutamaz. O âyine ne kadar aşağı ise, o kadar az görür. Fakat o âyine ile yükseğe çıktıkça, o âyinenin mukabil dairesi genişlenir. Git gide, bütün iki taraf mesafeyi birden, bir anda tutar."

Belirli bir yüksekliğe çıkan ayna, karşısındaki şeyleri bir ve bütünüyle yansıtır. İşte şu ayna, bu vaziyetteki yansıtmasıyla, o mesafelerde cereyan eden hâller; birbirine önceki, sonraki, uygun ya da uyumlu mu değil mi, denilmez.

Meseleyi şöyle de ifade etmek mümkün:

Ezel zamandan ve mekândan münezzeh olan, başı ve sonu bulunmayan, hiçbir kayda bağlı olmayan Allah'ın sıfatıdır. Zaman içindeki kayıtlar burada geçerli değildir. Yani Allah ezelî ilmiyle her şeyi kuşattığından Onun ilminde geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek kavramları yoktur. O her şeyi şimdiki gibi bilir. Said Nursi bu durumu yukarıda verilen ayna örneğiyle açıklar. Yukarıdan eşyaya tutulan ayna, yere yaklaştıkça kapsama alanı daralır, uzaklaşıp yükseldikçe genişler. Burada ayna Allah'ın ilmi, görüntüye konu olan şeyler de zaman olarak kabul edilirse zamanın kapsamı aynanın seviyesiyle genişleyip daralmaktadır. Allah'ın ilmi sınırsız olduğundan bütün zaman, Onun ilmine "an" olarak taallûk eder. Bu sebeple Allah, her şeyi, meydana gelmeden önce bilir. Allah'ı zamandan münezzeh görmeyenler ezel kavramını mâzideki sonsuzluk diye anlamışlardır.1

Şurasını unutmamak şarttır: Allah hakkında ne düşünülürse düşünülsün, zaman ve mekân kayıtlarıyla bakarak yapılan değerlendirmeler yanıltıcı olur. Özellikle Allah'ın Zatına ait sıfatların mütalâasında, mutlaka ezeliyet canibinden, mekân ve zamandan kayıtsız bakılması şarttır, değilse hata olur.