Kaderî kalıplardan feyz alma (5)

Kabir provası

"Yaklaşık olarak bir saat sürecek" dedi, ben de "tamam" dedim ve görevlinin dediği gibi uzandım, besmeleyle ellerimi göğsümde birleştirdim, başımı da usulca yastığa bıraktım.

Görevli, kapıyı kapatarak dışarı çıktı ve hareket başladı. Beni usul usul tünelin içine doğru kademe kademe çekti. Her çekişte, farklı frekans ve tonda sesler geliyordu, ama doğrusu bazıları çok ürkütücüydü.

Madem ki girdim buraya, o hâlde işi ciddiye almalıyım ve kabir provasına başlamalıyım, diyerek akıbeti düşünmek üzere, geleceği şimdiki zamana getirmek değil bilâkis hakikat noktasından şimdiki zamandan gelecek zamana, fikren gidip, nazaran bakmalıyım, dedim.

Hakikat noktasından şimdiki zamandan geleceğe fikren gidişi ve her şeye bakarak bu hâli yaşamayı nasıl yapmalıyım

Ses ve ışık hızından daha hızlı olan hayal hızıyla geçmiş ve geleceğin muhasebesiyle başlamalıyım. Bu muhasebeyi hayal hızıyla yaparken hakikat noktasını yakalamalıyım.

Hayal, dimağın ilk mertebesidir. Sonra sırasıyla tasavvur, taakkul, tasdik, iz'an, iltizam, itikad gelir ki bunlardan hayal ve tasavvur etmede akıl kullanılmadığı için hüküm ifade etmez, hakikat olarak kabul edilemez.

Fikir, dimağın ana mertebelerindendir, öncesinden değil kendisi (akıl) sonrası mertebeler insanı sorumlu kılar. Hayal ve tasavvurdan geçen, akıl etme yani fikir mertebesinde artık çeşitli çıkarım, değerlendirme ve muhakemeler yapılır. Dimağdan geçen şey, fikretmekle kuvvet bulur. Vücudumuzdaki hücrelerin ya da dış dünyada yaşayanların ölümü hakikati, fikren kuvvetli bir delildir, hayal değildir.1 Ölümün mahiyetine ve oradan kaynaklanan ölüm hakikatine fikren, nazaran bakmak böyle olsa gerek.

O dar olan MR tünelinde hayat ağacımın meyvesi olan ölümün, vücudumun da gelecekteki meyvesi olduğunu fikrimin nazarıyla anladım.

"Her nefis ölümü tadacaktır"2 hakikati çok farklı şeylerden mürekkep olan vücudun, her an ölümle karşılaşacağını hatırlatır ki bu ayetin tefsiri Zümer39/30'da yapılır ve mana açılır.

Zümer 39/30 Ayeti, çeşitli meallerde az farklı tercümede bulunulsa da işin özü "Sen de ölüsün, onlar da ölüdürler.", dir. Bir başka ifade ile iki Levh-i Mahv ve isbat arasında ölüsün.

Mahv, yaratılışın iki ana unsuru; Mahv ve isbattır. Önce yaratıyor, isbat ediyor sonra öldürüyor, mahvediyor, hemen ardından yeniden yaratıyor ve tekrar mahvediyor. Bu ikisi arasında insan ölüdür.

Daracık tüneldeki fikrî çalışmam, mekânımı genişletti. Ufuktaki aydınlığı hissetmeye başladım, ümitvar oldum.