Hz. Davud (asm) rivayetlerinde israiliyat

Demir Risalesi'nin Mütalâası (11)

Hz. Davud (asm), zırhı bulan değil, yep yeni zırhlar üretendir. "Bir de Dâvûd'a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik..." (Enbiya: 80.)

O hâlde, Hz. Davud'dan (asm) önce demir yoktu demek hatadır.

Tevrat metinlerinde Hz. Davud'un (asm) zırh, silâh yapımında izlediği metodlarından bahsedilir. Lâkin bu mevzu işlenirken mübalâğalı ifadelerin kullanımı doğru değildir ya da nakledilen rivayetlerdeki teşbihleri gerçek anlamıyla karıştırarak anlamak doğru değildir, bu da yanlışa yönlendirir, tenkide malzeme olur.

Kuşkusuz tabiat kanunlarını da koyan Yüce Allah, dilediğinde istediği kulları için olağanüstülükler sağlayabilir. Bu açıdan Hz. Davud Aleyhisselâma verilen bu özelliklerin bir mu'cize olduğunda şüphe yoktur. Ayrıca, Hz. Davud'u demiri işlemeye yöneltme, bu konuda ona yeterli bir güç ve özel bir maharet verme anlamıyla açıklanması uygun görünmektedir. (Bk. Kur'ân Yolu, Heyet, Sebe', 10. ayetin tefsiri)

"Ayetlerin tefsirlerinde, Hz. Davud'un zırh yapımı ameliyesinin mübalâğalı olarak işlendiği görülmektedir. "Ona demiri de yumuşatmıştık" buyruğunu İbni Abbas "Demir onun elinde bal mumu gibi olmuştu," el-Hasen de "Hamur gibi olmuştu" diye açıklamıştır. O demiri ateşe ihtiyaç duymaksızın işleyebiliyordu. Es-Süddî dedi ki: "Demir onun elinde yaş çamur, hamur ve bal mumu gibi idi. Ateşe koymaksızın, çekiçle dövmeksizin onu dilediği şekle sokardı." Mukatil de böyle demiştir. Günün bir bölümünde yahut gecenin bir bölümünde bin dirhem değerinde bir zırhı bitirebiliyordu. Bir görüşe göre ona kendisi ile demiri bükebilecek bir güç verilmişti.1 Âlimler şöyle demişler: "Allah Teâlâ, demiri Hz. Davud için öylesine yumuşatmıştır ki; tıpkı çamur gibi, o ondan, onu ateşe tutmaksızın yararlanmış ve istifade etmiştir."2

Bu ifadelerde Tevrat'tan esintiler hissedilmesinin ötesinde yaratılış kanunlarına uymayan ya da mecaz, teşbih, istiare, kinaye gibi edebî sanatları bilememek var denilir ki bu hususu çalışmamızın ön hazırlık adına kısa bilgilendirmeler bölümünde işlemiştik.

1.6 Yukarı, aşağı nisbîdir

Saniyen: "Yukarı," "aşağı" nisbîdir. Küre-i arzın merkezine göre yukarı ve aşağı oluyor. Hatta bize nisbeten aşağı olan bir şey Amerika kıt' asına nazaran yukarı oluyor. Demek, merkezden sath-ı arz tarafına gelen maddeler, sath-ı arzda olanlara göre vaziyeti değişir.