Petra Nachtmanova

Bu sıralar iki müzisyeni çok dinliyorum. Biri Ortaçağ ezgilerini Barok lavta ile çalan Nao Sogabe, diğeri müzisyen ve halk müziği araştırmacısı Petra Nachtmanova. Bu iki müzisyeni de kendime çok yakın buluyorum. İlki sakin ve durgun akan bir su gibi iken, Petra Hanım söylediği türküler hem hüzünlü hem de akla ve kalbe dokunan türden. Nao Sogabe'yi başka bir zamana bırakıp Petra Nachtmanova'dan söz edeyim.

Petra Hanım saz daha doğrusu bağlama çalıyor. Kimi zaman küçük bir "saz" olan cura çaldığı da oluyor. Saz deyince benim aklıma tek bir çalgı geliyor ama öyle değilmiş, İslam Ansiklopedisi'nde Melih Duygulu'nun yazdığı "Saz" maddesinde dendiği gibi: "Tarihî kaynaklarda ve İç Asya Türk dünyası ile Anadolu halk dilinde 'çalgı, çalgu, çalugu' kelimeleri mûsiki aletlerinin tamamını ifade etmek için kullanılır ve sazın anlamdaşıdır. Son dört yüzyıl içinde saz ve çalgı kelimeleri zaman zaman birbirinin yerine kullanılsa da halk arasında her ikisinin bıraktığı iz farklıdır."

Viyana'da doğup büyüyen, İngiltere'de Nottingham Üniversitesi'nde tarih eğitimi alan ve 2008'den beri Berlin'de yaşayan Petra Hanım'ın annesi Polonyalı babası Çek asıllı olsa da "yabancı" biri değil, bizden biri. Zaten kendi kişisel web sayfası da Aşık Mahzuni Şerif'ten alıntılanan şu cümleyle açılıyor: "Fani dünyanın sefâsı bir kuru kavga imiş / Gerçeği ile insan olmak her şeyden alâ imiş."

Berlin'de bağlamayla tanışıp "bana insan olduğumu anlatıyor" dediği Aşık Veysel'e hayran olan Petra Nachtmanova'nın Türk halk müziğine katkısı sadece bağlama çalıp türkü söylemekten ibaret değil, belki bilmeyen vardır, kendisi, yönetmen Stephan Talneau imzalı "Saz – The Key of Trust" (Saz – Güvenin Anahtarı) belgeselinin de kahramanı. Dört yıllık bir araştırma sürecinden sonra ses mühendisi Florent Chaintiou ile birlikte Berlin'den yola çıkan Petra Hanım, Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Bulgaristan'dan geçerek İstanbul'a varıyor, Anadolu'da yol boyunca birçok müzisyen ve saz yapan ustalarla tanışıyor ve onlarla birlikte türkü söylüyor, oradan Kafkas Dağları'na, Azerbaycan'dan sazın doğduğuna inanılan Horasan Bölgesi'ne kadar haftalar süren binlerce kilometrelik bir yolculuk yapıyor.