Küçük ama sinir bozucu şeyler (2)

Fotoğraf sanatçısı Mario Giacomelli (1925-2000), "Benim için fotoğraf, imgelerin ve duyguların katmanlaştığı bir baskı levhası, bir taşbaskıdır" demiş. Ben de saatlerin görünen yüzüne aynı şekilde bakıyorum ve kadranda çoğu zaman tuhaf şeyler görüyorum.

En büyük sorun kötü kontrast ve en çok iskelet kadranlarda görülen okuma sorunu. İskelet saatler ise hem adıyla hem tasarımıyla itici, akrep ve yelkovanı bile görmekte zorlanarak saati okumak zor, çünkü bu yapı estetikten ziyade kaos sunuyor. Ayrıca camda yansıma önleyici kaplama olmayan saatleri gün ışığında okumak da bir eziyet. Kadran bir ayna gibi parlarken saati görmek imkansızlaşıyor.

Tipografik acılar

Kadrandaki italik yazılar veya sayılar da saatlere hiç yakışmayan bir unsur, yapay bir hava katıyor ve okunurluğu düşürüyor. El yazısı veya fazla süslü logolar veya açıklamalar ise tam bir felaket! Neden sade ve markaya özgü bir tipografi tercih edilmez anlamıyorum. Mesela Seiko 5'in yeni logosu, o geriye kaykılmış "S" şeklindeki tuhaf "5" (veya tersi) bu duruma iyi bir örnek, eskisi gayet güzelken neden değiştirdiler acaba. Değişim gerekli belki, taze bir nefes iyi olabilir ama böyle mi olmalıydı Saat yöneticileri bence modern tipografi eğitimi almalı. İyi bir tipografi bir saati güzelleştirir, güzel bir yazı tipi kadranda çiçek açar.

Mekanizmadaki taş sayısının kadrana yazılması da çok saçma geliyor bana. Saatteki sentetik taş sayısından bize ne Bu bilgi saatin güzelliğine bir katkı sağlamıyor. Güç rezervi göstergesi de güzelliği bozan bir unsur, hele üzerinde uzun uzun düşünülmüş Grand Seiko'nun doğadan ilham alan o huzurlu kadranlarında bu yüzden gereksiz bir karmaşa yaşanıyor. Alt kadranlar da hoşlanmadığım özellikler arasında. Kronograflar hariç onlar çok güzel ama üç ibreli saatlerde küçük saniye alt kadranı bana hep dengesiz duruyormuş gibi gelir. Karanlıkta saati görememek de ayrı bir hayal kırıklığı, on binlerce lira veriyorsun ama gece vakti saatin kaç olduğunu göremiyorsun.