Uzaklık Zihinde!

İnsana ait alanlar giderek daraltılıyor. Günümüz insanı bilgi, birikim ve hikmet bakımından gitgide bir sığlığın içerisine hapsediliyor. Bu hapsedilmede başat unsur olarak kültürel alanı ilk sıraya koyabiliriz. Küresel sistemin içine giderek entegre olmaya başlayan Müslüman kitleler birbirinden hızla uzaklaşıyor. Oysa yöneliş bakımından aynı denklemin birer parçası konumunda olmalarına rağmen uzaklıkta ısrarcı bir tavır içerisindeler. Bazen olmayacak sözde kimi yabanıl düşüncelere bile kendilerini daha yakın görebilmekteler. Nitekim mücadeleden vazgeçilerek uzlaşmaya başlayan İslami gruplar, hizipler, STK ve diğer kurum ve kuruluşlarıyla hırsla dünyevi alanda kendi pastalarını genişletme hususunda amansız bir yarışın içerisinde ceberut bir tavır sergiliyorlar. Bu yarış giderek İslam'ın basitleştirilmesi ve içini boşaltarak folklorik bir algıya dönüşmesine sebep oluyor. Bu uzlaşmanın dışında kalan diğer bütün unsurlar dışarıda bırakılarak, marjinal ilan ediliyor. Bu şekilde bütün ana esaslar dâhil olmak üzere tavizler verilebiliyor. Bu tavizler neticesinde insanın ve toplumun yöneleceği yön hususunda bir karmaşa ortaya çıkıyor. İslam ülkeleri başta olmak üzere sadece görünenin peşinde koşuluyor. Her yeni günde ortaya çıkan olay, olgu ve kişiler üzerinde sığ analizler ve yorumlara maruz kalıyor. Müslümanlar olarak bizler, tefekkürden yoksun popülizmin kurbanı oluyoruz. Ve daha da tuhafı giderek ulusallaşan ve birbirinden uzaklaşan bir İslami anlayışa sürükleniyoruz. pushfn('ads'); Günümüz dünyasında gerçek sorun her istediğini yapabilen değil, iyiliklerle bezenmiş ahlaki bir tavırla güzelliklere dönüşüpdönüştürmektir. Bu süreçte, kötülüklerin karşısında durmak, onların zararlarını ortadan kaldıracak mücadelenin içerisinde olmakla bu sorunun üstesinden gelinebilir. Bizim adalet duygusu ile hareket ederek; yabancılaştıran, maddeye esir eden her ne varsa onun karşısında durmamız gerekir. Günümüz küresel düzenleyicileri İslam ülkelerini ve onların taşıyıcı unsurlarını ehlileştirme yoluna girdikleri için konformist bir yaşam biçimi ile yüz yüze kalınıyor. İslam toplumları rahatını ve konforunu sarsacak her türlü fiilin düşüncenin zararlı olduğunu, uç olduğunu söyleyerek pasif bir koruma alanı oluşturuyorlar. Ve en önemli sermayeleri haline gelen "RAHAT"larından asla taviz vermiyorlar. Bu da düşüncede, eylemde sentetik bir inanç ve yaşam alanı oluşturuyor. Nihai süreçler bize gösteriyor ki bu yapay ve parçalı alan ne İslam ülkelerine ne de İslami gruplara yarar sağlıyor. Totalde bu mezhepsel, etnik vb. ayrışımlar en çok küresel düzenleyici aktörlerin işine yarıyor. pushfn('ads'); Küresel emperyalist işgalci güçler yüz yıllarca oynadıkları oyunda level atlayarak sanki sanal bir oyun makinesinin start tuşuna basarak ülkeleri, ülke içindeki mozaiği paramparça ediyorlar. Bir adım öteyi göremeyecek karmaşa ve kargaşa içerisinde "neler oluyor" sorusunun cevabını bulmadan yeni bir meselenin kucağına düşülüyor. Ekranlardan anlık düşen enformasyonların çoğunluğu spekülatif veya parodi havası şeklinde veriliyor. Anlam, bilgi ve hikmetten yoksun bu süreçte hiçbir düşünce inşa edilemez. Bu gerçek karşısında Müslümanlar, sorumluluklarını ertelemeden,