Portimao. Son viraj. BMW M 1000 RR yerçekimini zorlayan bir açıyla dönüyor. Rakipleri frenlemeyi bitirmişken Toprak hâlâ içeriye kapanıyor. Dışarıdan çizgiyi alıyor, içerideki lastiğe yaslanıyor, gazı açıyor. Kazanıyor yine. Ama bu sefer hikâye farklı. Bu sefer, yeni bir motosikletle, yeni bir markayla, yeni bir tarih yazıyor.
Toprak Razgatlıoğlu, 2021'de Yamaha ile Dünya Superbike Şampiyonluğu'nu kazanarak Türk motor sporlarına yeni bir halka olarak adını yazdırmıştı. O sezon boyunca gösterdiği mental güç, teknik istikrar ve karakterli sürüş stiliyle yalnızca podyumlara değil, hafızalara da yerleşti. Ve sonra, herkesin konfor alanında kal dediği yerde, Toprak çizgiden çıktı. BMW'ye geçti.
BMW onun için yeni bir meydan okuma, yeni bir sayfa demekti ve bu yeni motorla birlikte yeni bir dil oluşturuyordu. M1000RR, Yamaha'nın R1'ine göre bambaşka bir makine. Ağırlık dağılımı farklı, güç bandı farklı, elektronik müdahale seviyesi bambaşka. Toprak, bu değişime sadece ayak uydurmadı; bu sistemin merkezine kendini yerleştirdi.
Sezon başında bazı yarışlarda geride kaldı, ritim aradı. Ama sonra Toprak'a özgü o şey ortaya çıktı: ayarlama kabiliyeti. Hangi motor olursa olsun, hangi pist olursa olsun, onun sürüş tarzı kendine bir yer buluyordu.
Ve sonunda, BMW ile gelen şampiyonluk… Markanın Superbike tarihinde ilk kez takım ve bireysel sürücü şampiyonluğu. Toprak, yalnızca bireysel kariyerini değil, bir markanın yarış pistlerinde var olma imkânını da yeniden yazdı.
Frenleme, lastik ve zihin
Toprak'ın teknik repertuvarı geniş: agresif frenleme, viraj girişinde gecikmeli çizgi alma, son turlarda lastik yönetimiyle ritmi artırma. Ancak onu farklı kılan sadece bu teknikler değil; onları yarışın akışına sezgisel olarak yerleştirme biçimi.
Veriler gösteriyor ki Toprak, yarışların ikinci yarısında genellikle tempo artırıyor. Lastik aşınmasını hesaba katarak ilk bölümü "okuyor", son bölümü "yaratıyor". BMW ile bunu daha da rafine hale getirdi. Takım mühendisleriyle kurduğu iletişim, telemetri verilerine yaklaşımı ve makineye duyduğu fiziksel güven, artık elit MotoGP pilotlarıyla kıyaslanacak düzeyde.
Bu noktada, bu yolculuğun arka planında güçlü bir figür var: Kenan Sofuoğlu. Toprak'ın çocuk yaşta ilk adımlarını attığı pistlerden bugünlere gelmesinde ona inanan, güvenen ve gerektiğinde hem bir abi hem bir koç gibi davranan Kenan, bu hikâyenin görünmeyen kahramanlarından biri. Onların arasındaki bağ sadece başarıya değil, dostluk ve vefa duygusuna da dayanıyor. Kenan'ın bu inancı sadece Toprak için değil, arkadan gelen tüm genç yetenekler için bir yol açtı.
Bugün Bahattin Sofuoğlu, Deniz ve Can Öncü kardeşler ve de diğer genç Türk pilotlar pistlere adım atarken, arkalarında yalnızca bireysel yetenek değil; Toprak'ın ve Kenan'ın açtığı bir kapı, çizdiği bir yön ile yol alıyorlar. Toprak'ın MotoGP yolculuğu sadece onun değil, bir neslin hayalinin devamı. O artık sadece kazanmıyor; ilham veriyor, mümkün kılıyor.