Hadım Ağalığının Kurumsallaşması ya da İşlevsizliğin Yeni Rejimi

Tarihi okurken zamanın ruhu kadar, zihniyetlerin izlerini de sürmek gerekir. Osmanlı saray sisteminin derinliklerine indiğimizde karşımıza çıkan yapılardan biri olan hadım ağalığı, görünürde bir koruma ve düzenleyicilik görevi üstlenir. Ancak bu figürler, zamanla kendi varlıkları üzerinden bir bürokratik iktidar ağı örmüş, sistemi korumak yerine gizli bir vesayetin taşıyıcısı olmuşlardır. Bugün bu figürün yalnızca tarihsel bir olgu olmadığını, aksine zihinsel bir model hâline gelerek çağdaş bürokrasinin, siyasetin ve kurumların içine sinmiş olduğunu görmek gerekir.

Hadım ağalığı aslında bir zihniyettir. Hadım edilmiş olmak, yalnızca bedensel bir eksilme değil; irade ve inisiyatif kaybının da metaforudur. Modern dünyada bu "eksilme", gönüllü bir durum hâline gelmiştir. Artık insanlar makam, unvan, güvenlik ya da konfor uğruna kendi fikirlerini, inisiyatiflerini, hatta ahlaki duruşlarını "kesmektedirler". Artık kimse gerçekten sorumluluk almak istememektedir; herkes bir emir eri, herkes bir memur, herkes bir "gözetleyici".

Modern kurumlarda yaygınlaşan bu zihniyetin kökü, doğrudan doğruya hadım ağalığının temsil ettiği modele uzanır: yukarıdan gelen iradeyi uygulamak ama aynı zamanda sistemi içeriden kontrol etmek. Ne tam bir iktidar sahibi, ne de tam bir köledir bu tip; gri bir ara alanda, sistemin işleyişini aksatmadan durur. Ancak işte tam da bu aksatmadan "durma" hali, sistemin çöküşüne neden olur.

Bugün artık sadece bireyler değil, kurumlar da hadım edilmiştir. Üniversiteler düşünme cesaretini, yargı adalet iradesini, medya kamusal sorumluluğunu, sivil toplum örgütleri toplumsal vicdanını yitirmiştir. Devlet dairelerinden kültür sanat kurumlarına kadar her yerde bir gözetleyici bakış ve itaat kültürü hâkimdir. Herkes birbirini kontrol eder ama hiç kimse asıl meseleyi sorgulamaz.

Bu kurumsallaşmış hadım ağalığı düzeninde asıl olan liyakat değil sadakat, ehliyet değil itaat, üretim değil tekrardır. Tıpkı Osmanlı hareminde olduğu gibi, modern kurumlarda da sadakat gösteren ama irade göstermeyen tipolojiler yükseltilir. Bireysel yetkinlik değil, sistemle kurulan sessiz uyum ödüllendirilir.

Gözetleyen ama üretmeyen kadük zihniyetin adıdır. Hadım ağalığı sisteminde, birey "görür ama karışmaz", "bilir ama konuşmaz". Bugünün teknokratı da, bürokratı da, akademisyeni de bu kalıba hızla yerleşiyor. Üstlerinin iradesini okuyan, toplumun nabzını tutan ama asla bu doğrultuda bağımsız bir söz söylemeyen kişilerle dolu bir çağdayız.

Bu durum, yalnızca iktidarın otoriterliğinden değil, bireyin kendi konforu için iradesinden vazgeçmesinden kaynaklanmaktadır. Artık kimse "risk alarak hakikati söyleyen" olmak istemiyor; herkes "yukarıyla uyumlu, aşağıyla mesafeli" bir pozisyonda kalmak istiyor.