Gibi

Zaman her şeyi tüketiyor. İnsan sermayesini de olabildiğince tüketiyor. Öyle ki eriştiğimiz zamanın insanında bir hamlık var ve bu hamlık giderek genel geçer bir akçe haline geliyor. İyilerin önüne de bu kriterler konuyor ya da herkes bir şekilde yaşadığı zamanın kisvesine giriyor. Belki her yere hâkim olan taşra kültürünün, onun katı kaba yanlarının giderek merkeze taşınması ile merkezi kültür haline gelmesinin etkisi vardır. Dillerin kabalaştığı, bilgiden çok önyargıların etkin olduğu bu düzlemde taşra ruhunun hâkimiyeti A'dan Z'ye her şeyde görülüyor. Bu yüzden itiraf edilmese de hayatın her alanına sirayet eden faşizan bir anlayışın hegemonyasının tesiri altında bocalanıyor. Gerçek sorunlara dair hiçbir bilginin ortaya konmadığı, hayata dair insanların kendi yaşamlarına derin anlamlar katmadığı, tembellik, açgözlülük, şımarıklık ve kibir ile yaşanan bir zamanın içinde 'her şeyden biraz var gibi' hayatlar yaşanıyor. pushfn('ads'); Erdemlerin yerini beylik söylemler, sloganlar ve imajların aldığı, birtakım meziyetlerin aslında hiç bulunmadığı hatta ihtiyaç duyulmadığı bir zamanda değerler ve değerliler varmış gibi yaparak, buna inanarak yaşanıp gidiyor. İyiliklerin kurumsallaştığı, kötülüklerin örgütlendiği herkesin kulağına bir çeşit korkunun öğütlendiği bir noktada iyilik ve iyiler varmış gibi kabul edilip geçiliyor. Her şeyin üstünkörü olarak yapıldığı kırk yama ile yalan yanlış bir hakikat gömleği toplumların sırtına geçirildiği bir zamanda hakikat varmış gibi ifade ediliyor. Her şeyin tadı, rengi, kokusu değişiyor. Yokmuş gibi davranılarak ekonomik kriz yokmuş muamelesine tabi tutuluyor. İnsanın kendindeki uç düşüncelere teslim olduğu, onları inanç olarak gördüğü, bir dönemin içinden geçerken toplumun her bir kesiminin kendi uç inançlarına yenildiği ve bütün gerçekliği bastırarak kendine bir yer aradığı bir dönem, bu birçok ruhun bazı saplantılara esir olduğu bir dönemi tarif ediyoruz. Çığırından çıkmış gibi bir daha merkezini bulamayacak endişesini içinde barındıran bu dönemde insanın insanlığının aşındığı ve yok olduğu bir serüveni izliyoruz. İyilerin ve iyiliklerin, erdemlerin geri çekildiği, yerlerine