Tarih hep aynı gerçeği fısıldıyor: Masada olan kazanır, olmayanın kaderi ise başkalarının kararına kalır.
1945, Yalta... Dünya savaşın küllerinden doğarken Roosevelt ile Stalin, Churchill'i devre dışı bırakan tam 11 gizli buluşma yaptı. Sonuç: Polonya, Macaristan ve Çekoslovakya'nın yarım asırlık karanlığı... Sovyetler Birliği, BM'de veto hakkını aldı, Japonya'ya savaş sözü verdi.
Batı Avrupa ise "özgürlük vitrini" altında Amerikan üsleri ve dolar zincirleriyle bağlandı. Türkiye de bu zincirin dışında kalamadı. Diplomasinin soğuk gerçeği buydu: Müttefiklik, çıkar bitene kadardır.
2025 Alaska... Bu kez Trump ile Putin aynı masadaydı. Avrupa ise yine yoktu. Ama en önemlisi, İngiltere'nin bir kez daha devre dışı kalmasıydı. Dünyanın doğusunda başka bir hesap peşinde mi onu da yakında görürüz. Resmi açıklamalar, "Ukrayna, enerji güvenliği, küresel istikrar" başlıklarını öne çıkardı. Ama kapalı kapılar ardında konuşulanların daha çıplak olduğu biliniyor:
Ukrayna'nın doğusunun Moskova'ya bırakılması.
Pasifik'te Çin'e karşı Washington'a yeni alan açılması.
Ortadoğu enerji hatlarının paylaşımı.
Arktik rezervlerde yeni sınırların belirlenmesi... Sanki dünya iki "süper" güç arasında yeniden paylaşılıyor. Masada imza atılmadı ama fotoğraf kareleri her şeyi anlattı. Kırmızı halılar, törenler, kameraların önünde verilen samimi pozlar...
Alaska'nın ilk sonucu: Putin'in PR zaferi.
Ne Ukrayna'da ateşkes çıktı ne de yol haritası belirlendi. Ama Putin, tek bir imza olmadan küresel sahnede meşruiyet kazandı. Suriye'de geri adım atan, Zengezur'da zorlanan Putin'in sessizliğinin nedeni buydu. Trump'ı bu tercihe İngiltere'nin başını çektiği