Soykırımcı İsrail yargılanacak

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD'nin dizayn ettiği küresel sistemin tökezlediği bir zaman diliminde, o sistemin bir kurumu olan Lahey Adalet Divanı'nın, İsrail'i soykırım suçundan yargılayacak olması tarihi bir dönüm noktasıdır. Dünya halkları vicdanın ölmediğini göstermişti ama küresel kurumların aynı hassasiyeti gösterip göstermeyeceği bilinmiyordu. Nihayet o kurumlarda oturanlar da vicdanlarının sesini dinledi ve beklenen kararı verdi. İster ABD veto etsin ister İsrail dinlemesin artık fark etmez, Gazze'de direnen Filistin halkı ağır bir bedel ödemesine rağmen kazandı.
Dünyanın vicdanını soykırım üzerinden 75 yıldır sömüren Siyonist İsrail ve arkasındaki ABD emperyalizmi de kaybetti. Bu sonucun alınmasında öncülük eden Güney Afrika Cumhuriyeti, başta Türkiye olmak üzere ona destek veren ülkeler ve geri adım atmadan sokaklara dökülen ve vicdanları harekete geçiren dünya halkları da kazandı. Dahası insanlığın ölmediğini, küresel kaos ve kargaşaya rağmen umutlu olunabileceğini gösterdiler.

ZÜLFÜ, FİKRİ VE SOLUN DARBECİLERİ
Sadece AK Parti'nin iktidar olduğu 22 yıl boyunca değil, neredeyse 100 yıldan fazladır CHP ve sol aydınlar, İttihatçılardan miras aldıkları "Şeriat geliyor" hayaletiyle toplumu korkutmaktan bıkmadılar. Neredeyse her seçim öncesi bu korku tekrarlandı. Bu aydınlar ısrarla Türkiye'nin İran veya Malezya olacağını söyledi ama bir kerecik bile olsun "kendisi" olacağına inanmadı.
Şimdi de yerel seçime giderken aynı ezber tekrarlanıyor. Önce "solcu sanatçı" Zülfü Livaneli, sonra yine "solcu" eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar öncülüğü kimselere bırakmadı.
Sağlar, devrimci bir çıkışla işi "İslam Cumhuriyeti" kehanetine kadar götürdü:
"Ben bu seçimlerin ne olacağından daha çok sonucunun Türkiye'nin aleyhine olacağı, belki de Türkiye Cumhuriyeti'nin İslam Cumhuriyeti'ne dönüşmesinde son çıkış yolu olacağı düşüncesindeyim."
Livaneli
de tam 115 yıl önce tıpkı 12 Eylül darbesi gibi hazırlanan 31 Mart 1909 darbesine sığınarak İmamoğlu'na desteğini şöyle açıklıyordu: "31 Mart seçimlerini ya gerici ordular, avcı taburları ya da Hareket Ordusu kazanacak."
Peki "solcu-laik" bu iki siyasi aktör gerçekten solcu mu yoksa genetiklerinde başka şeyler mi var ki sürekli "ilerici-gerici"