Yakın tarihe bakın, siyasetteki büyük dönüşümlerin altında sağ siyasi aktörler, daha doğrusu solun tanımıyla "sağcı" siyasetçiler var. Bazı dönemlerde öyle çıkışlar yaptılar ki "devrimci" solcuların bile ezberi bozuldu. Rahmetli Turgut Özal'ın Kürt kimliğine vurgu yapması böyle bir çıkıştı.
Siyasette bu çizginin en radikal ve en cesur ismi Başkan Erdoğan'dı. Muhafazakâr-demokrat bir siyasetçi olarak darbelere karşı dik durması, başörtüsünden Kürt ve Alevi sorununa kadar ülkenin en temel sorunlarının üzerine gitmesi, sonra da çözme iradesi göstermesi başlı başına "devrimci" çıkışlardı. 23 yıllık iktidarı boyunca çok sayıda yasa ve anayasa değişikliği yaparak böyle onlarca "sessiz devrime" imza attı. Asıl sessiz devrimi ise yeni kuşaklara "özgüven" aşılamasıydı.
Solun deyimiyle "sağcıların" bu devrimci yürüyüşüne son yıllarda MHP Lideri Devlet Bahçeli de katıldı. Aslında Bahçeli'nin siyasi yolculuğunda farklı denebilecek çok sayıda alışılmışın ötesine geçen çıkışlar vardı. Ancak geçen yıl 22 Ekim'de yaptığı Öcalan çıkışı, başlangıçta sadece "Batı'dan medet uman" CHP'lilerin, endişeli muhafazakârların ya da göçmenlere karşı ırkçılığa sarılan milliyetçilerin değil, terör örgütü PKK ve siyasi uzantılarının da ezberini bozdu.
Bir süre şaşkınlıklarını bile gizleyemediler.
Sanıldı ki bu çıkış anlık bir söylemdi ve arkası gelmeyecekti. Oysa tam tersi MHP Lideri Bahçeli, siyaseten riskli o çıkışından hiç taviz vermedi ve "Terörsüz Türkiye" siyasetinin hep arkasında durdu.
Önceki gün de grup toplantısında bir kez daha ezber bozan çıkışını sürdürdü:
"Elbette PKK'nın kurucu önderliğinin son düzlükteki görüş, düşünce ve kanaatleri alınmalı, konuyla ilgili günlerdir yapılan kısır tartışmalar sonlandırılmalıdır. (...) Meclis'te kurulan komisyondan seçilecek milletvekillerinin İmralı'ya giderek ilk ağızdan ve ilk elden ihtiyaç duyulan mesajları alması süreci çok daha güçlendirecektir."
Bu cesur çıkışın arkasından yine hiç kimsenin beklemediği Selahattin Demirtaş açıklaması geldi:
"Tahliyesi hayırlı olur!"
Şimdi geriye dönüp bakın; başta CHP ve DEM Parti geleneği olmak üzere -büyük oranda sosyalist partiler de dâhil- hiçbiri ne muhafazakâr ne de milliyetçi sosyolojinin sorunlarına karşı böyle

3