Sırrı Süreyya ve 'terörsüz Türkiye' hayali

Son günlerde iç siyaseti zehirleme gayretlerine rağmen tarihi "terörsüz Türkiye" süreci hem sorunsuz devam ediyor hem de hızlanmış durumda. Cuma günü DEM Parti heyetinin, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'la görüşmesi umarım sekteye uğramaz. Her ihtimalde gerçekleşmesi, sürecin ikili-üçlü siyasi görüşmeler açısından son noktası olacak. Bu arada süreci devam ettiren İmralı heyetinin en önemli ismi İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in ani rahatsızlığı Türkiye'yi derinden üzdü. Allah'tan acil şifa diliyorum ve bir an önce çalışmalarına dönmesini umuyorum.
Sevgili Sırrı, sadece siyasetin soğuk yüzünü yumuşatan bir siyasi aktör değil, Beynelmilel ve onlarca filmi- oyunculuğuyla sevilen bir sanatçı, çok eleştirilse de babadan radikal bir solcu ama aynı zamanda ikinci kez rol aldığı şiddeti sonlandıracak "terörsüz Türkiye" sürecinde daha pozitif etkisi olan barışsever bir insandı. Sanıyorum bu barış rolü, kısa hayatının en önemli hikâyesiydi ve onu yazıyordu. Tamamlamasını umut ediyorum; çünkü çevresinde ve etkileyebileceği siyasi sosyolojide sürecin ruhunu son dönemde onun kadar doğru kavrayan pek yoktu.
O da bunu fark etti ki, bu köşede 9 Şubat 2025'te yazdığım şu sözleri ısrarla tekrarladı:
"Kamuoyunda sıklıkla çözüm ile barış kavramları birbirine karıştırılıyor. Bu doğru değil. Barış bir sarılmayla bile oluşturulacak bir şeydir. Çözüm, demokratik bir mücadele ve uzun soluklu bir iştir. Sorun alanlarıyla ilgili olarak bunun uzunluğu, derinliği değişir. Şu an için kurmaya çalıştığımız barıştır."
Kimleri kastettiği belliydi; DEM Parti, bilumum sosyalistler ve sol görünümlü CHP... Geçmişte "Ucuza gitmeyen, statü isteyin" diyen sol liberaller gibi bu kez de başını CHP'nin çektiği kesimler demokrasi havarisi kesilerek, "Demokrasi olmadan barış olmaz" nakaratına sarılmış durumda. Oysa terörün devreden çıkması, siyaseti ve sivil mücadeleyi öne çıkaracak ve doğal olarak demokrasi alanını genişletecek.
Sözün kısası, barış için önce silahların susması, şiddetin devreden çıkması gerekiyordu. Zaten Öcalan da 27 Şubat açıklamasıyla bırakın silahı, bugüne kadar sürdürülen siyasi argümanların bile anlamsızlaştığını ilan etti. Şimdi bu söylenenleri hayata geçirme zamanı.