'Post Truht Atatürkçüler'

Son dönemde hiç de hafife alınmayacak ve dört koldan "iç cephe"ye yönelik saldırılar yoğunlaştı. Kim ne derse desin, bu saldırılar ABD ve Batı Bloku'nun Türkiye'yi sıkıştırma operasyonundan başka bir şey değil. Çevremizi askeri üstlerle kuşattıkları yetmiyormuş gibi içeride de toplumsal fay hatlarını harekete geçirmek için her şey yapılıyor.
Suriyeli göçmenler, Kürt ve Alevi meselesi gibi bütün hassas konulara dokunmaya da devam ediyorlar. Hiç vazgeçmedikleri şey ise; Atatürk üzerinden toplumsal gerilim yaratmak. Bütün kaos süreçlerine ve darbe öncelerine bakın en başat konu, Atatürk... Bugünlerde yine bu konu öne çıkartılıyor. En son askeri okullardaki mezuniyet törenlerini izlediniz, hem Başkan Erdoğan'ın "tarihi" konuşmaları muhteşemdi hem de üç genç kızın üç harp okulunu birincilikle bitirmeleri... O tarihi konuşmalardan cumhurbaşkanının şu uyarısını hatırlatmakla yetinelim:
"İç kalemizde gedik açılırsa bunu toparlamak meşakkatli olacaktır. Hepimiz bedel öderiz."
Ne yazık ki biz bunları değil, üzerinde siyaset yapılmaya müsait "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" gösterisini tartışmaya başladık. Oysa Türkiye, belki de tarihinde ilk kez Atatürk'le ilgili büyük bir konsensüs sağlamış durumda. Kimsenin kurucu lider Atatürk'le ilgili bir sorunu yok. Zaten bu mesele aşıldı ama birileri aşılmasın diye müthiş bir çaba harcıyor. Sanıyorum 2013 yılının başlarıydı, daha FETÖ belası açık savaş başlatmamışken, dönemin Başbakanı Erdoğan'ın laik-muhafazakar sosyoloji arasındaki gerilimi azaltacağını, Türkiye'nin normalleşme süreceğine gireceğini ve Atatürk tartışmasının da sonlanacağını yazmıştım. Bunun üzerine Aydınlık gazetesinden sevgili Rafet Ballı aramış ve "Bu gerçek mi" diye sormuş, üzerine konuşmuştuk. O süreç ne yazık ki içeride CHP ve FETÖ tarafından, dışarıda da terör örgütleri ve ekonomik tetikçileri devreye sokan ABD ve AB tarafından baltalandı. Kimse Türkiye'nin normalleşmesini istemedi.
Tam on yıl sonra Türkiye birçok alanda, kurulan bütün bu tuzakları bozmuşken, bir kez daha aynı oyunla karşı karşıya... Böyle bir zeminde, CHP ve çevresinin 2004'ten sonra AK Parti'ye karşı hem de darbe dinamiğinin harekete geçtiği bir dönemde sahiplendiği ve siyasi slogan yaptığı "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sözünü seslendirmek hiç de masum bir hareket değil. O görüntülerin sızdırılması, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve Saraçhane medyasının sahiplenmesi de bunu gösteriyor. Bakın, İHA-SİHA'ları KAAN ve TCG Anadolu'yu yapan, kendi yerli uydusunu uzaya gönderen kadrolar için Cumhuriyet gazetesinin güya en makul olması gereken ismi Orhan Bursalı ne yazıyor:
"Bunlara kalsa harp okullarında fizik, kimya, matematik değil, mızraklı ilmihal okuturlar öğrencilere."