Uzun süre Türkiye'nin enerjide "merkez ülke" olup olmayacağı tartışıldı. Artık onu aşan, bambaşka bir faza geçen, barış ve diplomasinin de merkezi olan bir Türkiye var... Sadece son birkaç günde olanlara bakın yeter; Türkiye'nin merkezinde olduğu bölgede baş döndürücü gelişmeler yaşanıyor.
ABD Başkanı Trump, Suudi Arabistan'a gidiyor, görüşmenin odağında Başkan Erdoğan var.
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Trump'la sürpriz görüşme yapıyor ve neredeyse 50 yıla varan ABD yaptırımları kaldırılıyor, her iki lider de Başkan Erdoğan'a teşekkür ediyor.
İçeride de tempo düşmüyor; Antalya'da NATO dışişleri bakanlarını Hakan Fidan ağırlıyor.
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, Ankara'da Başkan Erdoğan'la buluşuyor. Rusya- Ukrayna arasındaki savaşı sonlandıracak tarihi barış toplantısı da İstanbul'da yapılıyor...
Dahası İran'la E3 olarak adlandırılan nükleer anlaşmanın Avrupalı tarafları İngiltere, Fransa ve Almanya'nın dışişleri bakan yardımcıları bugün İstanbul'da bir araya geliyor.
Bu fotoğrafa Putin veya sürpriz bir biçimde Trump da katılır mı bilemem ama bu kadarı baş döndürmeye yetiyor da artıyor bile.
İç siyasette olanlar da bir o kadar baş döndürücü... En başta da 50 yıl sonra PKK'yı bitirecek olan iç barış meselesi var. Bütün bunlar tesadüfen ortaya çıkmış değil; bedeli ödenen "adalet ve merhamet" eksenli bir siyasi duruşun sonucu. Darbelere karşı çıkan, küresel kuşatmalara boğun eğmeyen, yeri geldiğinde "değerli yalnızlığa" razı olan, müstehzi bakışlarla eleştirilen ve "Dünya beşten büyüktür" diyen bir duruş bu...
Dünya âlem bu duruşa şapka çıkartıp hakkını teslim ederken ne yazık ki içerideki eski Türkiye'nin vesayetçi aklının son siyasi temsilcisi CHP hâlâ Türkiye'nin neyi başardığının farkında değil.
Hâlâ "Libya'da, Suriye'de veya Karabağ'da ne işimiz var" diyen bir dış politika aklıyla dünyayı ve bölgeyi okumaya çalışıyor.
Hâlâ iç siyaseti ayyuka çıkan yolsuzluk iddialarının üstünü örterek, anlamsız imza kampanyaları düzenleyerek, ucuz boykot kararlarıyla ülke ekonomisine zarar vererek kilitlemeye çalışıyor.