CHP'de iletişim kanalları tıkandı, siyaset dar bir alana sıkıştı. "Merkez" hem yönetim krizinde hem de büyük bir dava gölgesinde. İBB yolsuzluk dosyası iddianameye dönüştüğünde, birçok aktörün siyasi ömrünü tamamlaması kimseyi şaşırtmayacak. Parti yönetimi süreci yönetemediği gibi tansiyonu da düşüremiyor. Artık by-pass mı olur, stent mi takılır bilinmez ama arkada bekleyen dosya, tabiri caizse "turpun büyüğü".
Bu nedenle CHP'li aktörlerde korku hâkim. Öfke ve agresiflik yükseliyor, birbirlerine bile "tehdit dili" kullanmaktan geri durmuyorlar. Sürecin nasıl yönetileceğini, tonun sert mi yumuşak mı olacağını belirleyen adres ise çok net: Silivri.
Kulislerde, Özgür Özel'in Silivri ziyaretlerinden sonra sertleşen dilinin kaynağının Ekrem İmamoğlu olduğu konuşuluyor. Özel'in parti içinde talimatları ondan aldığı iddiası sıkça dillendiriliyor. Bu da içeride çözülmeleri hızlandırıyor. Zaten CHP ile çalışan iş insanlarında ciddi bir çözülme yaşanıyor; "itirafçı" sayısı 70'i aştı. Dün yazdım, o isimlerden biri olan Aziz İhsan Aktaş, işin ucunun genel merkeze kadar uzandığını ve genel başkan yardımcılarının da en az 200 milyon TL'ye sahip olduklarını iddia ediyor.
Asıl korku ise belediye başkanları üzerinden yaşanan çözülmeler... Özlem Çerçioğlu'ndan Özlem Vural Gürzel'e uzanan geçişler, yeni kopuşların işareti.
İmamoğlu'nun tedirginliği de burada. Çünkü sadece parti içinden değil, dışarıdan da sesler yükseliyor. İBB ile iş yapan ama işini yaptıramayan büyük iş insanlarının kulislerde 10-15 milyon dolarlık rüşvetlerden söz ettikleri iddia ediliyor. Şişli'deki devasa iş merkezlerinden ilaç sanayiine kadar pek çok örnek dillendiriliyor.
Bu kaotik tablo, yöneticileri ve vekilleri "pozisyon arayışına" itiyor. "Tren devrilmeden" yeni bir adrese geçmek isteyenler hiç de az değil. Ve tam bu noktada devreye yine Silivri sakini İmamoğlu giriyor. Kulislerde, mesajı CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın'ın taşıdığı; Selin Sayek Böke'ye iletilen üç kelimelik notun ise şöyle olduğu söyleniyor:
"Kıpırdayanı rezil ederim..."
Yani "siyasi hayatınızı yakarım" diyor. Daha önce valiye, YSK'ya, savcıya hakaret eden bir siyasetçinin kendi milletvekillerine ve belediye başkanlarına tehdit dili kullanması çok da şaşırtıcı değil.
Son söz: CHP'nin bu girdaptan çıkışı ancak gerçek bir yüzleşmeyle mümkün. Ama görünen o ki ortada bunu yapabilecek ne siyasi bir irade var ne de niyet. Ve tam bu noktada akla tek bir söz geliyor: "Perdeyi kapatan alkış değil, hakikattir."
***
BAHÇELİ'NİN TRÇ ÇIKIŞI VE MI6 İSTANBUL'DA
Yine Çinlilerin o sözünü hatırlıyorum, tuhaf zamanlardan geçiyoruz... Gerçekten de dünyada tuhaf şeyler oluyor, başta ABD olmak üzere Batı Bloku devletleri büyük oranda siyonist İsrail'in Gazze soykırımı karşısında sessiz kalarak övündükleri bütün değerleri yerle bir ettiler, soykırıma ortak oldular.