Siyasette deprem etkisi yaratan MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin 22 Ekim çıkışı, artçı sarsıntılarla sürüyor. Bahçeli, önceki gün de bu çıkışı Diyarbakırlı ünlü fikir adamı Ziya Gökalp'le derinleştiriyor ve onu ölümünün 100'üncü yılında bugüne ışık tutan şu sözleriyle anıyordu:
"Türkler ile Kürtler bin yıllık bir ortak din, ortak tarih ve ortak coğrafya sonucunda maddi ve manevi bakımlardan birleşmişlerdir. Bugün ise ortak düşmanlar ve ortak tehlikeler karşısında bulunuyorlar. Bu tehlikelerden ancak ortak bir kararlılıkla kurtulabilirler. O hâlde büyük bir inançla diyebiliriz ki, Türkler ile Kürtlerin birbirini sevmesi her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir farzdır. Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir. Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir."
Bahçeli'nin siyasi ezberleri bozan bu çıkışı tesadüf değil, Ziya Gökalp'ten Diyap Ağa'ya uzanan tarihi bir arka plana dayanıyor. Birkaç gündür bu tarihi çıkışa yönelik siyasi tepkileri izliyoruz. Milliyetçi hassasiyetlere oynayan ve konjonktürel fırsatçılar dışında genel tepki olumlu oldu. Ancak bu noktada asıl merak edilen, el uzatılan ve muhatap alınan DEM Parti'nin nasıl tepki vereceğiydi.
Nihayet önceki gün DEM Parti, Meclis'te üzerinde çalışıldığı anlaşılan bir açıklama yaptı. Yıllardır "barışı" dilinden düşürmeyen ve güya sivil siyaset yapan DEM, kendisine el uzan en milliyetçi parti liderine, akıl almaz bir biçimde marjinal sol partileri bile aratan sıkılı yumrukla cevap verdi.
Okuduğunuzda sanki karşınızda 70'lerde unutulan "darbeci-devrimci" karışımı bir grup var.
Şu satırlar DEM bildirisinden:
"Emperyalist kapitalist rekabetin doğasındaki savaş eğiliminin giderek güç ve yaygınlık kazandığı bir dönemden geçiyoruz."
"Uyguladığı yayılmacı ve sömürgeci politikalarla Ortadoğu'daki gelişmelerde denklem dışında kalan AKP-MHP iktidarı, Türkiye halklarını tehlikeli bir politik gerçeklikle yüz yüze bırakmıştır."
Kardeşlik çağrılarına verilen cevaba bakın... Daha vahimi adamlar kendi gerçekliklerinin de farkında değil, O emperyalist güçlerin bölgeyi nasıl kan gölüne çevirdikleri ve kimleri aparat olarak kullandıkları açık değil mi
DEM'in bu cevabı aslında şaşırtmadı. Sadece bugün değil dün de PKK'nın sivil ayağı DEP'ten DEM'e hiçbiri siyaset ürütemedikleri gibi irade de koyamadı. Ve her defasında açılım süreçlerinin sabote edilmesinde ciddi rol oynadı. Son çözüm sürecinin çökmesinin asıl nedeni de dönemin HDP Genel Başkanı