İçinden geçtiğimiz bugünler "Terörsüz Türkiye" projesinin en kritik günleri. Sert bir tartışmanın eşiğindeyiz. Çünkü önceki gün Meclis, son dönemde atılan bütün hamleleri ete kemiğe büründürecek yeni bir adım attı, İmralı'ya gitme kararı verdi. Günlerdir bu karar alınmasın diye ortalığı ateşe verenler, ikircikli davrananlar, sağ gösterip sol vuranlar hatta dışarıda "Türkiye tökezlesin" diye pusuda bekleyenler deyim yerindeyse ayağa kalktı.
Meclis de onlara inat direndi ve gitme kararı verdi. İmralı'ya gidilecek, terörün devreden çıkarılması, toplumsal barışın hayata geçirilmesi için ve özellikle Suriye'de ayak sürüyen, bahane arayan YPG meselesinde de son adımlar atılmalıydı.
İşte tam bu noktada sürpriz bir destek de bir önceki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan geldi. Kılıçdaroğlu, yaptığı açıklamayla sadece mevcut CHP yönetiminin değil, yakın çevresinin de, CHP'yi dışarıdan izleyenlerin de ezberini bozdu. Şu sözleri dinlerken; ister istemez, "Keşke bunları CHP genel başkanıyken de söyleseydi" demekten kendimi alamadım.
Sadece "İmralı'ya gidiş" konusundaki şu sözleri öyle etkili oldu ki, içeriden dışarıdan algı operatörleri hop oturup hop kaktı:
"Tarihin doğru tarafında yer almak çoğu zaman cesaret ve kararlılık gerektirir. Tarih önünde aziz milletimizle hak, hukuk ve adalet yürüyüşümüze devam edeceğiz."
Herhalde "İmamoğlu Suç Örgütü" iddianamesinde yer alan "yolsuzluk" iddialarıyla ilgili söyledikleri de CHP yönetimini "şoke" etmiştir:
"Her siyasi parti ve her siyasetçi savrulabilir, geri durabilir, rüşvet ve yolsuzluk sarmalına bulaşabilir ve hatta ihanet zincirine de tutunabilir. Ama, bakın büyük bir ama ile söylüyorum, Cumhuriyet Halk Partisi rüşvetlerle, yolsuzluklarla ve rüşvet çarkının müteahhitleri ile anılamaz, bunlarla bir araya gelemez. Üzerinde iftiralar ve yolsuzluk iddialarıyla yol alamaz, derhal arınmalı ve yoluna devam etmelidir."
Kılıçdaroğlu'nun bu çıkışı basit bir karşı atak değil, kendisi işin içinde olsun veya olmasın bu bir "siyasi duruş" çıkışıdır. CHP çevresi açısından yeni bir siyaset sayfasının açılmasıdır. Dış politikaya ilişkin söyledikleri de bunu tamamlıyor:
"Türkiye Cumhuriyeti at sürdüğü ve şehit verdiği coğrafyalarda sıkışamaz. Gönül bağı kurduğu kardeş milletler sofrasında sıkıştırılamaz, sıkışıklığa

13