Çevremizde ABD-İsrail eksenli krizler hiç bitmediği gibi iç siyasette de CHP merkezli krizler hiç bitmiyor.
Kronik "Her şeye karşıyız" siyaseti bir yana, hizipler, ihanetler, kumpaslar derken iş "şaibeli kurultay"a kadar geldi. Ve CHP mahkemelere düştü.
Peki CHP bu noktaya nasıl savruldu
İşin sırrı tam da burada. Yeni nesil CHP siyasetçileri öyle pervasız bir parti içi siyaset izlediler ki koltuk için "paramakam" fark etmez her şey kullanıldı. "Şaibe" meselesi de İBB eksenli "yolsuzluk" iddiaları da buradan çıktı.
Şimdi CHP yönetimi, bu kirli yakın geçmişi "Görmeyin, görmezlikten gelin" diye bas bas bağırıyor.
Bunu da öncelikle hançerledikleri eski genel başkanları Kemal Kılıçdaroğlu'ndan bekliyorlar.
Hatta ikna için Kılıçdaroğlu'na Mansur Yavaş, Engin Özkoç ve Vahap Seçer gibi koca koca adamları gönderip "kibarca" tehdit de denebilir ama ikna etmeye çalışıyorlar.
Kılıçdaroğlu da ikna olmamış ki şöyle dediği iddia ediliyor:
"Umarım, mutlak butlan çıkmaz ama olursa da partimi kayyuma terk edemem. Ben kabul etmesem kayyum gelecek. Kayyuma mı bırakayım Karardan sonra Özel'le oturur, konuşuruz."
Aslında bu açıklamayı Engin Özkoç da doğruladı ve soluğu "yolsuzluk" tutuklusu Ekrem İmamoğlu'nun yanında aldı. Sonra da yargı sürecini sanki CHP'liler başlatmamış gibi partinin bölünmek istendiğini söyledi:
"Bu CHP'yi bir yere sürüklemekle ve bölmekle ilgili. Biz bu partinin parçalanmasının, dağılmasının sadece parti açısından değil, ülke açısından da çok önemli olduğuna düşünüyoruz."
Çok ilginç değil mi Özkoç, CHP'yi şaibeli kurultaya mahkûm edenlerin değil de tam tersine bir önceki genel başkanı Kılıçdaroğlu'nun yargı yoluyla dönmesinin böleceğini söylüyor.
Anlaşılan 30 Haziran'da ipler kopacak...
Mahkemeden beklenti de büyük oranda "mutlak butlan" yönünde. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de bu yüzden bütün söylemini "mutlak butlan" kararı üzerine kurmuş ve "parti içi savaş" çıkarmayı göze almış durumda. Şöyle diyor:
"Arkadaşlarımız, iyi niyetle Kemal Kılıçdaroğlu'nun da