Çağrı cihazı terörü ve hatırlattıkları

İsrail terör devleti zıvanadan çıktı. Gazze'de ya da Filistin coğrafyasında sürdürdüğü soykırıma pervasızca devam ederken şimdi de şeytanın aklına gelmeyecek çağrı cihazı terörüyle dünyayı şoke etti.
Bir anlamda Lübnan'da Hizbullah'ı bahane ederek neredeyse nükleer savaş kartı kadar tehlikeli bir saldırıya imza atıp bütün insanlığı tehdit etti.
Tam da o klasikleşen, "Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" noktasındayız. Bu terör eylemiyle İsrail, sadece insanları öldürmedi, aynı zamanda bütün insanlığı tehdit eden, kaygılandıran bir eyleme de imza attı.
Olacağı buydu. Başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin İsrail'e verdikleri destek onları böyle pervasızlaştırdı. Bu aynı zamanda faşist kafayla, teknolojik çılgınlığın buluşmasıyla dünyanın nereye sürükleneceğinin de işareti oldu.
Artık cep telefonundan evdeki buzdolabına, masaüstü bilgisayardan elektrikli otomobile kadar hiçbir şey güvenli değil. Dahası küresel ticaret bile derinden sarsılacak. Belki de pandemi gibi küresel bir denemenin eşiğindeyiz.
Bu yüzden, çağrı cihazına Tayvan'da mı yoksa Macaristan'daki firmada mı patlayıcılar konuldu meselesi işin uzmanlarını, küresel düzeyde BM'yi ya da istihbarat örgütlerini ilgilendiriyor.
Esas soru ise küreselci, faşist ve soykırımcı kafaların elinde tehlikeli bir silaha dönüşen yeni teknolojiye karşı daha adil ve yaşanabilir bir dünya isteyenlerin nasıl önlem alınacağı sorusudur.
BİP'İ NEDEN SAHİPLENMİYORUZ
Bunun cevabı da hepimizi esir alan küresel ağlar ve onların sosyal medya mecralarına alternatif oluşturmakta saklı. Bu da kolay bir süreç değil, iç içe geçmiş ama aynı zamanda birbirinin gözünü oymaya çalışan bir dünyadan söz ediyoruz. Bu dünyada ayakta kalmak için savunmadan enerjiye, tarımdan teknolojiye her alanda yeni şeyler üretmek gerekiyor.
Birileri "Teknolojiyi yakalamada geç kaldık" diyebilir ama bu doğru değil. Türkiye son 10 yılda başta TUSAŞ ve Baykar olmak üzere çok sayıda firmayla İHA ve SİHA üretiminde dünyayla