Bahçeli, kimlerin uykusunu kaçırdı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 22 Ekim'de sadece dar alanda paslaşmalar yapan partileri ya da aktörleri şoke etmedi, aynı zamanda "siyaset üretmeyen", suya sabuna dokunmadan siyaset yapan posttruth siyasetçilerin, liberallerin, sosyal demokratların, hatta sosyalist partilerin bile ezberini bozdu.
Bundan en çok nasibini alan ve sarsılan parti de CHP oldu.
CHP bugüne kadar Kürt meselesinde hiçbir şey söylemeden çok şey söylüyormuş gibi yaparak süreci götürüyordu. Artık götüremeyecek görünüyor. Bu aynı zamanda CHP'nin birkaç seçimdir HDP veya DEM'le götürdükleri gizli ittifak ilişkilerini de riske soktu.
Bu yüzden Bahçeli'nin çıkışına CHP Genel Başkanı Özgür Özel ilk gün ne diyeceğini ve nasıl tepki vereceğini şaşırdı. Hazırlıksız olunca da olumlu başladığı her cümlesini şüpheyle ya da soru işaretiyle bitirdi.
Hatta bir ara TUSAŞ'a yönelik PKK saldırısından sonra tıpkı eski genel başkanı Kılıçdaroğlu gibi, o saldırıyı 7 Haziran 2015 sonrası yaşanan terör saldırılarına benzetme gafletine bile düştü.
Tüm bu gelgitlere rağmen herhalde Diyarbakır gezisinde Devlet Bahçeli'nin çıkışı sonrası gelişen pozitif havayı gördü ki, basına kapalı yapılan sivil toplum örgütleriyle buluşmasında söylediği şu sözleri gazeteci Murat Sabuncu aktardı:
"Bugünkü şartlarda iktidarın karşısında konumlanarak siyasi kazanç ya da oy elde edebiliriz. Ama biz tarihin doğru tarafında yer almak istiyoruz. Gerekirse oyumuz yükselmez ama ileride bu kardeşlik projesinde 'CHP iyi yerde durmuş' diye tarihe not düşülür."
Herhalde Özel, ya parti içi rakiplerinden kendisini ayrıştırmak ya da çekindiği için kapalı kapılar arkasında böyle bir açıklama yaptı. Bu da Özel yönetimindeki CHP'nin eskisinden farklı pozitif bir rol üstleneceği anlamına geliyor. Özel başarır mı başaramaz mı bilemem ama CHP içi aktörler açısından asıl kritik nokta tam da burası. Özel'in başarması diğerlerinin en azından geri plana itilmesi demek. Bu da CHP içinde kimi cumhurbaşkanlığı, kimi tekrar genel başkanlık hayali kuran siyasi aktörleri kızdırır ve oyun içinde oyun başlar.
Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'tan söz ediyorum. Kılıçdaroğlu bu konuda henüz konuşmadı. Sürekli çözümsüzlükten beslenen ve "Müzakere değil, mücadele" tezini savunan Kılıçdaroğlu'nun iktidardan veya Cumhur İttifakı'ndan gelen hiçbir öneriye sıcak bakmayacağını tahmin etmek zor değil. Herhalde sürecin sabote edileceği anı bekliyor.