Dünya derin bir ekonomik ve siyasi krizin eşiğindeyken Türkiye'nin süt liman olması mümkün değil. Buna her on yılda bir yaşadığımız ekonomik kısır döngüyü, darbeleri, göç meselesini ve yaşadığımız son depremi de eklerseniz süreci daha ağır yaşadığımız çok açık.
Ama her şeye hatta çevremizi kuşatan küresel ateşe rağmen Türkiye, bir iç kargaşaya yol açmadan bunlarla baş etti, etmeye de devam ediyor. Herhalde bu güçlü duruş birilerini rahatsız etti ki, sürekli içerideki fay hatları kaşındı. Geçmişte Alevi-Sünni, Türk-Kürt çatışması isteyenler son dönemde hedeflerine göçmenleri, daha doğrusu Suriyelileri koydu. Siyasetçiler fırsat buldukça da bu konuyu çirkince kullandı.
Hayat mı pahalılaştı, kiralar mı arttı ya da hastanede sıkıntı mı yaşandı tek suçlu Suriyeliler...
Önce toplum kışkırtıldı sonra da "toplum istemiyor" diye şikayet edildi. Ne yazık ki siyaset üretmek yerine yaşanan bütün sıkıntıların müsebbibi olarak göçmenleri gösterildi.
İş öyle bir noktaya vardı ki İstanbul'da göçmenlere karşı birçok önlem alınmasına rağmen bir hafta önce saldırı kervanına "Sanki her gün evine metroyla giden" İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da katıldı. Gel de "Bu işte bir bit yeniği mi var" diye düşünme...
Sanki bu ülkede daha önce yaşanan bütün ekonomik krizlerin hepsinde Suriyeliler vardı.
İşte önceki gün Kayseri'de yaşanan vandalizm tam da böyle bir fırsatçılığın ürünü.
Kayseri'nin Melikgazi ilçesinde Suriye uyruklu bir kişinin, 5 yaşındaki bir çocuğu taciz ettiği iddiası gerçekten ürpertici... Ancak buna yönelik tepkiler de bir o kadar ürpertici ve tehlikeli. Birdenbire binlerce insanın oraya gelmesi, arabaların, evlerin ateşe verilmesi akıl alır gibi değil.
Bu kirli oyun üzerinden siyaset devşirmek isteyenlere en anlamlı ve insani cevabı yine bu ülkenin Başkanı Erdoğan verdi:
"Toplumda yabancı düşmanlığını ve sığınmacı nefretini körükleyerek hiçbir yere varılamaz. Siyasi kazanım uğruna nefret siyasetine tevessül edilmesini acizlik olarak görüyoruz. Dün Kayseri'de küçük bir grubun yol açtığı müessif olayların sebeplerinden biri, muhalefetin zehirli söylemleridir."
Şu tabloya bakın, müptezel solcuların kolayca "Faşist iktidar" kurmakla suçladıkları