Tevekkül mü, tembellik mi

Mutsuzluğumuzun kaynağı tembellik, kanaatsizlik, şükürsüzlük, tevekkül eksikliği olabilir mi

İmtihanda olduğumuzu unutup, dünyaya kök salmaya başladığımızda her şey bize fâniliği hatırlatıyor. Şikâyete başlıyoruz Oysa Allah Âdildir; yarattıklarına adaletle davranır.

Mü'min konumunu, durumunu bilir, bilmelidir. Haddini tecavüzden şiddetle sakınır. Dilinde ve fiilinde şükür eksik olmaz. Allah'ın verdiğine kanaat eder, haset etmez. Sebepler dünyasında yaşadığının, ekmeden biçemeyeceğinin şuurundadır. Bunun yanında toprak zerrelerinin buğday yapacak ilme, kudrete ve iradeye sahip olmadıklarını da çok iyi bilir.

Sebeplere teşebbüs ettikten sonra Allah'a tevekkül eder. Zira, ağaçtan meyve, topraktan hububat ve topyekûn kâinattan insan süzüp çıkaran O'dur.

***

Tembelliği, sebeplere teşebbüs etmemeyi Allah'ın bu kâinatta koyduğu fıtrat kanunlarına isyan olarak değerlendirir. Ama, neticeyi sebeplerden değil, Allah'dan bekler; duasını, niyazını, şükrünü ancak O'na yapar.

Evet; Allah Adildir; yarattıklarına adaletle davranır. Hiç kimseye gücünün yetmeyeceği şeyi yüklemez. Şu an bir sıkıntı, hastalık veya musibetle imtihan olunuyorsak; bilmeliyiz ki onu kaldırabilecek, üstesinden gelebilecek güç ve kuvvet bize verilmiştir. Yeter ki, buna can ü gönülden inanalım.

En büyük düşmanımız nefis ve onun teşvik edicisi Şeytan. Dünya sevgisi, mahlûkata güvenme, makam sevgisi, desinler, demesinler, kibir, gurur, hırs, tamah, haset, gıybet, iftira... Her biri nice imanları götürmüş korkunç dalgalar.

Müslüman, dünya hayatını daha da müreffeh kılmak arzusuyla, meşru sebeplere tam olarak teşebbüs eder, ama şunun da farkındadır: Bu dünya zevk ve lezzet yeri değil, ancak imtihan meydanıdır ve âhiretin tarlasıdır. İmtihanda, tarlada, sıkıntı olabilir. Gerçek ferahlık imtihan ötesi ve hasat sonrasıdır. Bunun için dünyanın musibet ve sıkıntılarına karşı psikolojik olarak bir ön hazırlığa sahiptir.

***

Tevekkül insanın kendine yüklenen bütün görevleri yaptıktan sonra işin sonucunu Allah`a bırakması, O`nun yaratacağı neticeyi güven ve rıza ile karşılayıp, insanlardan bir beklenti içerisinde olmamasıdır. Kısaca Allah`a güvenip, akibetinden endişe etmemesidir.

ok bilinen misale göre bir çiftçinin tarlasını sürmesi, tohumunu ekmesi, otlardan temizleyip, gerekiyorsa gübre vermesi kendi üzerine düşen görevi yapmaktır.