Müsbet eleştiri ve ikaza açık olmak olgunluk göstergesidir. Gurur ve kibire esir olan insan, en küçük bir ikaza bile tahammül edemez. Âdeta "nefsini ilâh gibi görür" kendini bütün kusur ve noksanlıktan takdis eder.
Çevresindeki kişiler onu ikaz etmek yerine, methiyeler dizerse; akıbeti çetindir. Sadi Şirazî'nin ifadesiyle "Kusuru kendisine söylenmeyen adam, ayıbını hüner zanneder".
İnsanlık bugün enaniyet bataklığına saplanmış sanki. En küçük daireden en büyük daireye kadar tezahürleri görünüyor. Yakın ve uzak çevrede yaşanan zulüm ve adaletsizlikler kendisine dokunmadıkça aldırmıyor; bilâkis ondan rant sağlamaya, enaniyetini parlatmaya çalışıyor.
Enaniyetten kastımız; şahsiyeti şekillendiren benlik duygusu değil.
Ahlâkî ve psikolojik bir terimi olarak kullanılan "insanın yalnız kendisiyle ilgilenmesi, ilişkide bulunduğu herkesi ve her şeyi kendi menfaatine kullanma isteği" (egoizm) ve "kendini üstün görme, kendini her şeyin merkezi, amacı olarak görme eğilimi" (egosantrizm) anlamındaki enaniyeti kastediyoruz.
"Beşikteki bebek bile enaniyetinden vazgeçmiyor." Ferdî, ailevî, siyasî sahada, kimsenin en küçük ikaza bile tahammül kalmamış. İltifat ederseniz, methiye dizerseniz sizden iyisi yok! Azıcık tenkid veya ikaz edince "hain, düşman, ajan" diye damgalanabilirsiniz!
Üstad talebelerini ikaz ediyor: "Dikkat ediniz, sizi enaniyette vurmasınlar, onunla sizi avlamasınlar. Ehl-i dalalet eneye binmiş, dalalet vadilerinde koşuyor. Ehl-i hak, bilmecburiye, eneyi terk etmekle hakka hizmet edebilir."1
Kimse doğuştan bilgili ve mükemmel değil. Ancak "ilim ve dua" ile ömür boyu tekamül edecektir. Ayet-i kerîme ile sabittir ki; "İnsan çok cahil ve zalimdir."
Usulü dairesinde yapılan bir ikaz bizi memnun etmelidir. "Benim boynumda veya koynumda bir akrep bulunduğunu biri söylese veya gösterse; ondan darılmak değil, belki memnun olmak lâzım gelir."
Eleştiri beğenmemek, kusur bulmak şeklinde algılanmaktadır. Hocanın, şeyhin, ağabeyin bir fikrine karşı çıkmak, şahsiyetine karşı çıkmak ve saygısızlık olarak değerlendiriliyor. Sahabeler Peygamber Efendimize (asm) bile edep dairesinde "Bu sizin şahsî reyiniz mi, vahiy mi" diye sorabiliyordu.
Bir dostumuz "Davranışta nezaket olur, fikirde değil" demişti. Eleştirinin temel amacı, konunun anlaşılmasını sağlamak, sonuç çıkarmaktır. Münekkidlik (tenkid edici, kötüyü iyiyi ayıran ve onları söyleyen, kusurları söyleyen. tenkid eden, eleştiren, değerlendiren. eleştirmen) bir meslek dalıdır aslında.