Güngörmüş yaşlılar "Aman kar yağsın da, kaygı yağmasın" derlerdi. Kar rahmet, kaygı huzursuzluk demekti.
28 Şubat rejiminin reva gördüğü sürgün yılları... Eksi 25-30 derecede hiç bitmeyecek sandığımız çile ve kaygılarımız. Umudu diri tutmak adına bizi hayata bağlayan bahar düşleri. "Kış kalbinde baharı saklar" sözünü birbirimizi teselli için dilimize tesbih ettiğimiz zamanlar...
"İlk kar dağlara 'merhaba' dedi, sizi bekliyoruz" diyerek eskileri yâd etmeye davet ediyor kadim dostum. Uzun kış gecelerinde lapa lapa kar yağarken yaptığımız nurlu sohbetleri hatırlıyorum.
Kar, insan ruhunu saflık, güzellik, huzur ve olumlu düşünmeye davet ediyor. Bazı zorlukları olsa da; bereket, rahmet ve temizliğin sembolü.
GELECEK ENDİŞESİ
Kaygı ise, endişe, korku, huzursuzluk, belirsizlik duygularını çağırıyor. Tehdit veya belirsizlik karşısında vücudun verdiği normal bir tepki. İfrata dereceye varınca hayatı olumsuz etkilemeye başlıyor. Anksiyete, yoğun endişe, huzursuzluk, panik hissi ve kontrol kaybı gibi belirtilerle kendini gösteren bir sağlık problemi.
Dün şahit oldum. Metroda iki genç yanımdaki yaşlıca bir beyefendi ile sohbet ediyorlar. Tıp fakültesi 5. sınıfta öğrenci olduklarını, mezuniyet sonrası fırsat bulunca yurtdışına gideceklerini söylüyorlar. Abi dedikleri beyefendi ise, memlekete hizmet etmelerini tavsiye ediyor. Ancak gençler geleceğin karanlık olduğunu anlatıyorlar.
Peygamberimiz (asm) İslâmdan önce güveni inşa etmişti. Peki, biz kendimizi emniyet içinde hissedebiliyor muyuz, hukukî güvencemiz var mı Güven, insan ruhunun sığınağı, beslendiği hayat kaynağıdır. Kaygılardan kurtulmak, güveni yeniden tesis etmek zorundayız.
TASARIM ŞAHESERLERİ
Üstadın harika ifadesiyle 'kâinat büyük bir insan olduğu gibi, insan da küçük bir kâinat.' Biyolojik yapımızın yanında, bir de manevî yönümüz var. Âlem-i mülk ve melekût...
Kâinatın da, maddî ve manevî yönü mutlaka var. Bizim ve kâinatın manevî ve mana yüklü yönüne -Kur'ân'dan hareketle 'melekî' yön diyoruz.
Kar kristalleri fotoğrafını çeken ilk fotoğrafçı Wilson Alwyn Bentley (1865-1931) elli yıl boyunca kar tanelerine yoğunlaşmış. "Mikroskopla bakınca, kar tanelerinin mu'cize güzelliğini fark ettim. Her kristal bir tasarım şaheseriydi, hiçbiri diğerine benzemiyordu. Kar tanesi eridiğinde bu tasarım sonsuza kadar kayboluyordu" diyor.

5