Rabbini bilen elbette onu sever...

Ahirette en çok mesut olanlar, Allahü teâlâyı en çok sevenlerdir. Ahiret demek, Allahü teâlâya kavuşmak saadetine ermek demektir. Uzunca bir hasretten sonra ebediyyen sevgilisine kavuşmaktan daha büyük sevinç ne olabilirHerkes kendi varlığının hiç yok olmadan devam etmesini ister. Kendini ve Rabbini bilen, kendi varlığının elinde olmadığını bilir. Bunun Allahü teâlânın dilemesiyle var olduğunu da çok iyi bilir...Varlıkların tamamı O'nun kudretiyle vardır. Hiç kimse kendi kendini yaratıp, hayatını devam ettiremez. O hâlde kişi, kendini yaratan, yaşatan ve çeşitli nimetler veren Rabbini sevmelidir. Sevmiyorsa, yaratılışını bilmediğinden ve cehâletindendir. Çünkü sevgi, marifetin yani tanımanın meyvesidir. Tanımadan sevgi olmaz. Sevgi tanımakla olur. Tanımak ne kadar çok ise, sevgi de o kadar çok olur. Rabbini bilen elbette onu sever. Kendini seven O'nu yaratanı sevmemesi düşünülemez. Hadîs-i şerifte buyuruldu ki: (Nefsini tanıyan, Rabbini tanır.)Cafer-i Sadık hazretlerine "Dualarımız neden kabul olmuyor" diye sormuşlar, o mübarek de şöyle cevap vermiş: "Siz tanımadığınızdan bir şeyler istiyorsunuz da ondan. Rabbinizi tanısaydınız dualarınız kabul olunurdu!.."Kavuştuğumuz bütün nimetler maddi veya manevî bildiğimiz veya bilemediğimiz bunların tamamını Rabbimiz, bizim için yaratmış, çeşitli vasıtalarla da bizlere ulaştırmıştır. Kimden gelirse gelsin gönderen O'dur...Bütün insanlar kendine iyilik edeni sever. Bütün kalbimizle Allahü teâlâyı sevmeliyiz.Eshâb-ı kirâmdan (aleyhimürrıdvân) Ebû Huzeyfe, kız kardeşini kölesi Salim ile evlendirdi. Bundan dolayı kendisini ayıplayanlar oldu. Dediler ki:"Siz çok asil bir ailesiniz, kardeşinize çok talipler çıkabilirdi, enişteniz bir köle olmamalıydı!.."Ebû Huzeyfe (radıyallahü anh) onlara şöyle cevap verdi:"Salim, benim kardeşimden daha üstündür. Ben kendi kulaklarımla Peygamber Efendimizden duydum. Buyurdular ki: (