Yasaklar ve yalakalar

Diktatörlüklerde hürriyetler kısıtlanır, yasaklar çoğaldıkça çoğalır. O yasak, bu yasak, aha şu da yasak. Yasak üstüne yasak

Diktatörlük denilen müstebid rejimlerde, yasaklar gibi yalakalık yapanların sayısında da artış görülür. Lider kadrosunun yaptığı doğru-yanlış her şeye alkış tutar. Akıl ve iradesini teslim ettiği kimselerin hiçbir söz ve icraatini teraziye koymadan, mihenge vurmadan benimser ve hoyratça savunmasını da yapar.

Günümüzde, bunların bir kısmına "paralı trol," bir kısmına da "gönüllü trol" deniliyor. Eskiden müdahaneci de denilen bu kifayetsizler, şahsiyetleri gitgide silikleştiği için, bu devirde yağcılık ve yalakalık yapmaktan başka bir işe yaramaz hâle geldiler.

Üstad Bediüzzaman, Muhakemat isimli eserinde "istibdad-ı mütenevvi" tâbirini kullanır. Yani, çeşit çeşit istibdattan söz ediyor: İlmî istibdat, siyasî istibdat, askerî istibdat, iktisadî istibdat, mânevî istibdat, vesaire...

Hutbe-i Şamiye isimli eserinde ise, "Beşinci hastalık" bölümünde, yine benzer şekilde "Çeşit çeşit sarî hastalıklar gibi intişar eden istibdat" ifadesini kullanır.

Bu ifadelerden de anlıyoruz ki, istibdat-diktatörlük, sadece bir yerde değil; aksine, birçok dairede olabiliyor ve görülebiliyor.

Herhangi bir dairede, yahut bir camianın içinde diktatörlüğün hükmettiğini anlamanın çeşitli yol ve yöntemleri var. Meselâ, bir yerde yalaka takımı mebzul miktarda türemişse, o yapının merkezinde istibdat yeşermiş ve diktatörlük yerleşmiş, kökleşmiş demektir.

Bu zehirli yapılanmanın bir de yan etkileri var. Üstad Bediüzzaman, Münazarat isimli eserinde bu hususu şu ifadelerle beyan eder: "...İslâmiyeti zehirlendiren, hatta herşeye sirâyet ile zehrini atan, o derece ihtilâfâtı beyne'l-İslâm îkâ edip Mûtezile, Cebriye, Mürcie gibi dalâlet fırkalarını tevlid eden istibdattır. Evet, taklidin pederi ve istibdad-ı siyasînin veledi olan istibdad-ı ilmîdir ki, Cebriye, Râfıziye, Mûtezile gibi İslâmiyeti müşevveş eden fırkaları tevlid etmiştir."

Hakikaten, biz de benzer türden dalalet fırkalarının çukuruna düşmüş seviyesiz, iradesiz, şirazesiz bazı heriflerle karşılaşıyoruz zaman zaman. Neredeyse tapınacak derecede bağlandıkları liderlerinin, büyüklerinin, şeyhlerinin, hocalarının hatırı için muhalif fikirdeki kimselere demediklerini bırakmıyorlar. Her türlü hakareti yapmaya kendilerini mazur görüyorlar.