Yanlışlar doğruya perde olur

Kafalara yerleşip kökleşen bir yanlış bilgi, halı veya kumaşın içine işlemiş inatçı leke gibidir. Onun çıkarılıp temizlenmesi, hamur-çamur lekesini çıkarmaktan daha zordur. O lekeyi gidermek için daha fazla emek, çaba ve bazen de ekstrem malzeme ister.

Ama, şu da bir gerçek ki, o lekeyi çıkarıp izini silmeden rahat edemezsiniz. Devamlı şekilde göze batar, dikkat çeker, nazarı kendiyle meşgul eder.

Demek ki, doğruyu, yani temiz olanı görmek için önce yanlışı yani lekeyi görüp onu bir şekilde bertaraf etmek gerekir. Aksi halde, doğru ve temiz olandan söz etmenin tadı-lezzeti olmaz.

«

Aynı hakikatli ölçüyü, dar daireden en geniş daireye kadar teşmil ve tatbik etmek mümkün: Kişinin kalp ve kafa midesinde muzır kırıntılar, süprüntüler varsa, öncelikle onları temizlemeli ki, büyük bir nimet olan doğru hakikatler o temiz kaplara konulabilsin.

Kezâ, aile, toplum ve siyaset dairesine sirayet etmiş öyle inatçı lekeler var ki, sebebini ve kaynağını araştırdığınızda hayretler içinde kalıyorsunuz. Zira, İslâm'ın malı veya dinî ritüel zannedilen pekçok şeyin, gerçekte dinle ve İslâmiyetin ruhu ile hiçbir alâkasının bulunmadığını görüyorsunuz: Bakıyorsunuz, bir kısmı tamamen cehalet sebebiyle yol bulup içimize sokulmuş, bir kısmı İsrailiyât kaynaklı, bir kısmı Zerdüşt veya Şaman âdeti olup Müslüman mahallesindeki pazara getirilerek satışa sunulmuş.

Meselâ: Ağaç dallarına, yahut türbe demirlerine bez-çaput bağlamak. Türbe duvarlarına taş tutturmak. Kısmet için tam ezan vaktinde makara çözmek. Dünyevî işleri yoluna girsin, ticarî işi düzelsin veya bol para kazansın diye gelip türbelerden medet ummak. Vesâire... Bunlar gibi daha başka inatçı öyle âdetler var ki, hiçbirinin din-i İslâm ile bir münasebeti yoktur. Hemen tamamı hurafe olup zaman içinde gümrüksüz, filtresiz, tahkiksiz bir şekilde toplum içinde yayılma istidadını göstermiş.

İşte bütün bu yanlışlar, ne yazık ki, hakikati araştıran kimi biçarelerin önünde birer perde gibi, hatta bazen duvar işlevini görerek onun doğruya vasıl olmasına engel teşkil ediyor.

Bayram Yüksel Ağabeyin naklettiği şöyle bir hatıra var: Hz. Bediüzzaman, kendi mezarının da aynen Hz. Ali'nin mezarı gibi gizli kalacağını söylerken, bunun bir sebeb-i hikmetini de hurafecilerin akın akın gelmesinin vereceği zarar ve sıkıntıdan kurtulmak olduğunu beyan ediyor. "Fatiha ise, uzaktan da ruhuma gelir" diyor.

«

Daha geniş bir daire olan siyaset âleminde de, şu zamanda hatalar, yanlışlar, hurafeler almış başını gidiyor.