"Uzun Ramazan" dönemleri

"Geçim derdi"nin ziyadesiyle ağırlaştığı zamanlar olmuş ve hâlen de oluyor. Bunun bazı sebep ve tezahürleri şöyle görünüyor: Gelir gideri karşılamıyor. İşsizlik oranı günden güne artış gösteriyor.

Yüksek enflasyon sebebiyle, dar ve sabit gelir sahipleri, sürekli şekilde değişen fiyat artışlarıyla baş edemiyor. İsraf ve savurganlık hâli başını almış gidiyor. "Mim"siz medeniyet, zaruri olmayan ihtiyaçları 4'ten 400'e çıkarabiliyor. Şükürsüzlük ve kanaatsizlik hâli ekser insanlarda hükümünü icrâ ediyor. Millet, korku, cehalet ve muhakeme daralması sebebiyle hukukunu muhafaza-müdafaa edemediğinden, iktidar mevkiinde olanları müstebid hâle getiriyor.

Geçim sıkıntısına sebebiyet veren hâl ve tutumlar listesini daha da uzatmak mümkün. Ama, bu kadarı da maksadın hasıl olmasına kâfi geliyor.

Esasen, varlık zamanında bile israftan kaçınmak lazım geliyor. Zira, israf, her halükârda haramdır, faydadan çok zarar vericidir.

Darlık zamanında ise, "azamî iktisat" ile yaşamak mecburiyeti hâsıl oluyor. Şimdilerde, milletin ve ümmetin ekseriyeti darlık hâlini yaşıyor. Eline geçen miktar, aylık kira, fatura, mutfak ve sair ihtiyaçları karşılamaya kâfi gelmiyor. Bu yüzden, aileler büyük sıkıntı çekiyor. Bu sıkıntılar, yer yer aile facialarına da yol açıyor. Hele ki, aile efradından bazıları israfa, savurganlığa alışmışsa, yahut yeme-içmede, giyim-kuşamda lüks ve gösterişli bir hayata kendini kaptırmışsa, ailede çatlak çıkması maalesef kaçınılmaz bir hâle geliyor.

Öte yandan, bakıyorsunuz, insanların ekserisi hayatından gayr-ı memnun olup, gayet mutsuz ve huzursuz bir hâle gelmiş. Öyle ki, bazılarının dolaplarında ayakkabı koyacak, elbise asacak yer kalmamasına rağmen, yine de canı sıkkın-bıkkın bir hâlde of-puflarla hayatından şikâyet edip duruyor.

Özetle, maddî ve manevî dertler büyük bir kesim için adeta katar katar olmuş durumda.

Şimdi de gelelim, bütün bu dertlerin devâsı için neler yapmak lazım geldiği noktasına...

Sünnete göre, haftanın iki günü, yani Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutmak tavsiye edilmiş. Oruç tutan kimse, büyük sevap kazandığı gibi, mümkün mertebe israftan ve gösterişli bir hayatı yaşamaktan da imtina eder, uzak durur. Bu ise, ona maddî manevî fayda sağlar.

Bazı uzman hekimler, haftada iki gün oruç tutmanın sünnet olduğunu bilmemekle beraber, hastalarına ve hemen herkese buna benzer tarzda "uzun açlık" hâllerini tavsiye ediyorlar.

Üstad Bediüzzaman'ın bu meseledeki tavsiyelerine baktığımızda ise, bilhassa geçim darlığının çekildiği zamanlar için "Uzun Ramazan" tabiriyle, hem günahlara kefaret, hem de şer'î riyazet noktalarını hatırlatarak, sıkıntılara karşı kazançlı bir yolu gösterdiğini görüyoruz: İkinci Dünya Harbi yıllarda yaşanan kıtlık, kuraklık, yoksulluk içindeki tefecilik musibetine karşı, umuma ve bilhassa talebelerine şu dersi veriyor: