Tekâmül kanunu ile yükselir hayat

Dr. Abdullah Cevdet (1869-1932), materyalist bir ateist olarak göçüp gitti bu dünyadan.

Henüz imanını kaybetmediği bir dönemde, Kahriyyât isimli eserine aldığı bir şiirinde, kâinatı kuşatan tekâmül kanununa şu mısralarla dikkat çekiyor:

Her zerrede temayül ayândır tekâmüle

Her soyda füyuz-u hüveyda-nüma ile

Bir nokta-i kemâle şitab üzre kâinat,

Ol noktaya teveccüh ile yükselir hayat.

Din ve millet ayrımı olmaksızın, kim kâinatta câri olan tekâmül kanununa uyarsa, o yükselir ve emsâllerine nisbeten öne geçer.

Bu yaratılış kanunu, fertten topluma kadar herkes için geçerli olduğu gibi, her yerde, her safhada ve her kademede de aynen geçerlidir.

Devletleri-milletin tekâmülü ise, bilhassa hukuk ve kanun dairesinde kalmakla mümkün olur ancak. Aksi halde, sağlıklı ve huzurlu bir gelişmeden söz edilemez. Propaganda maksatlı olarak söz edilse bile, bununla övünülmez.

Gelişmenin, tekâmülün merkezinde öncelikle "insan" unsuru olacak. Tıpta, teknolojide, kültür ve medeniyet sahasındaki bütün gelişmelerde, önem ve öncelik insana ait olacak. Esasen, başka türlü gelişmelerin, yani insanı merkeze almayan, ya da ferdî hakları geri plâna iten arayış ve tekliflerin tadı-tuzu olmaz. Bunlarda nur olmadığı gibi, huzur da bulunmaz.

Demek ki, evleviyet ve ehemmiyet "insan" unsurunda olmalı. İnsan, her türlü tekâmülün merkezine alınmalı.

İnsanlar arasındaki münasebetler ise, yine kanun hakimiyetine dayanmalı. Herkes kanun önünde eşit olduğu gibi, aynı zamanda başkasına karşı da hür ve serbest olmalı.

İnsan, kendisine ve başkasına zarar vermemek şartıyla, şahane bir şekilde hür ve serbest hareket edebilmeli. Kabiliyetlerin gelişimi, istidatların tekemmülü, ancak bu sûretle mümkün olur. Esasında, hayatın haz ve lezzeti de yine bu sûretle alınabilir.

Yaratılıştaki sır ve hikmet, insanda mevcut kabiliyetlerin iradî bir serbestlik içinde inkişaf etmesini gerektirir. Fıtratın kanunları, "taallüm ile tekemmülü" icap ettirir.

Yaratılışın sırrı hikmetini bilmeyen gafiller ise, bu fıtrî tekâmülü engellemeye çalışır. Fıtrî gelişmenin önüne takoz koyar. Sosyal hayat çarklarının uyum içinde dönmesini zorlaştırır. Hatta, bazan bu çarkların dişlilerini kırmaya kadar işi ileri götürür. Böyle yapmakla, bunlar hem kendilerine, hem de içinde bulundukları topluma büyük zarar verirler.